30 Ocak 2011 Pazar

Creed - Green Irish Tweed (1985)

"çok para veriyorum, creed alıyorum, karşı cinsi kolayca etkileyeceğim gibi bir fikriniz varsa kendinizi kandırıyorsunuz.."


Green Irish Tweed; Creed'in en bilinen, en popüler ve en çok satılan parfümü. Her parfüm konusunda, her öneri isteğinde her zaman Green Irısh Tweed kısaca git' in adını görürsünüz. 1985 çıkışlı parfüm odunsu çiçeksi misk tipinde koku güzelliğyle öne çıkan fresh tip bir koku.

Green Irısh Tweed' in harmanı:

üstte: limon, verbana otu, nane
ortada: menekşe
altta: zambak, sandal ağacı, amber


notalarından oluşuyor. Yine hemen her Creed gibi millesime. Yani edt ile edp arasında doygunluğa sahip. Harmanı bu kadar sade olmasına rağmen bu notalardan beklenmeyen sabit, karakteristik bir koku ortaya çıkmış. Arada tek tük bazı notaları alabiliyor olsanız da genel olarak tek bir koku olarak vuruyor. Kokunun neye benzediğini doğal olarak pek tanımlayamıyorsunuz, doğada olan bir koku değil ama tanımlamak için tek kelime yeterli: davidoff cool water. Evet, pek çok ortamda yazıldığı gibi git, cool water ile %90 aynı kokuyor. Dolayısıyla tamamen orjinal karakterli bir koku diyemeyiz. Ama genede kokladığınızda büyük ihtimalle tutturacaksınızdır. Tabi ki cool water ile birebir aynı değil. Bazı yönlerden onun üzerine çıkıyor. En önemlisi harmanının kalitesi. Tipik creed kalitesinde. Harman oldukça doğal, notalar son derece taze ve fresh. Sanki parfüm daha dün yapılmış gibi hissettiriyor. Bu da kullanılan notaların kalitesinden. Creed kendi aromatik esanslarını kendi hazırlayan nadir üreticilerden. Her nekadar bazı parfümleri adına yakışmayacak derecede sentetiklik barındırıyor olsa da, genel olarak hala normal market ürünlerin oldukça üzerinde.

Koku olarak cool water' ın hemen hemen aynısı dedim. Yani son derece hafif, canlı, fresh ve serin bir koku. Aradaki fark; cool waterdaki koyu mavi sucul hissiyatı veren metalikliğin aksine, git' in biraz daha yeşil karakterde biraz daha asidik bir yapısı bulunması. Ancak bu fark sadece ufak bir nüans ve böyle algılamak için ciddi birikim gerektiriyor. Aksi taktirde Cool water'ın aynısı. Ancak kalite olarak ondan çok yukarıda. Cook water her ne kadar güzel koksa da, belirli bir kalite çıtasıda kaldığı, yine belirli oranda sentetiklik içerdiği ve yıllar içerisinde kalitesinin düştüğü bariz. Git ise çok çok az sentetiklik içeren (çok hassas burun gerekli, o da alt notalarında), kalite hissiyatı çok daha yüksek, daha canlı bir parfüm. Git'in, cool water' a göre ikinci en büyük farkı kalıcılığının tam 2 kat daha iyi olması. Cool water gibi uçucu bir parfüm benim tenimde 1, 1,5 saatte uçarken, git'te bu süre ikiye katlanıyor. Dolayısıyla cool water için fakir adamın git' i diyebiliriz. 
 
Git her mevsime uygun, hafif, ferah, canlandırıcı, erkeksi bir parfüm. Traş sonrasında güne başlangıç için çok uyumlu. Genel olarak kokusunun güzelliği ile beğeniliyor. Kendi kullanıcısına da kendini uçana kadar fark ettirerek memnun ediyor. Peki bu kadar güzel kokuyor ve kaliteli, o zaman 300 liraya yakın olan fiyat etiketini hak ediyor mu? Bence bir durum dışında hayır. O da nedir; eğer cool water' ın kokusunu çok çok seviyor, ama kalıcılığının azlığından dolayı kullanamıyorsanız o zaman git mantıklı olabilir. Onun dışında son derece güzel kokması ve kaliteli yapısına rağmen, çok özel, akıllardan çıkmayacak bir parfüm olmamasından dolayı mantıklı değil. Zira ortalama parfüm tecrübesi 5-10 parfümü geçmeyen insanların "ne sıktın, hımm traş kolonyası gibi" benzeri yorumları bir süre sonra verdiğiniz para konusunda canınızı sıkacaktır.



Özetle genelin beğenisine uygun, gayet fresh, canlı ve temiz bir parfüm. Güzel canlı kokusu ve kalitesiyle öne çıkarken, genele göre geride kalan kalıcılığı ve yüksek fiyat etiketiyle gözden düşüyor. Bana göre original vetiver ile birlikte Creed' in en canlandırıcı kokularından. Ama, çok para veriyorum, creed alıyorum, karşı cinsi kolayca etkileyeceğim gibi bir fikriniz varsa kendinizi kandırıyorsunuz. Herşeyi geçtim üzerinde yaşadığınız ülkenin standartlarını, kaç kişinin parfümünüzün kalitesini anlayabileceğini düşünün. Karşı cinsi etkilemek için parfüm kullanıyorsanız, bunu creed ile yapmaya çalışmak beyhude bir çaba olur.

Kalıcılığı ortalama altı, fark edilirliği ortalama üzeri. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. Aslında daha alt yaş grupları da kullanabilirler ama creed biraz daha oturaklı kitleye daha yakışacaktır. Son derece fresh ve ferah yapısı nedeniyle her mevsime uygun. İlk baharda mükemmel ancak kışın dahi kullanılabilir. Sabah-akşam her ortama müsait. Bağımsız değerlendirdiğimde gayet mantıklı bir koku olmasına rağmen, fazla yüksek fiyat etiketi tavsiye etmemi olanaksız kılıyor. Tam olarak parasını hak eden bir creed değil. Ama gene de bir deneyin, kokusunu çok beğenip gözünüzü karartma ihtimaliniz az da olsa var.



Salvador Dali - Salvador Dali Pour Homme (1987)

"deri temalı, miskli, kirli, hayvansı bir koku salvador dali. Tıpkı Kouros gibi.."  



Otomobil markalarının parfümleri konusundaki fikirlerimden sonra ünlü bir ressamın adıyla yaratılan bu parfüm markasına nasıl yaklaşabilirdim? Bilmiyorum, açıkcası hiç bir fikrim yoktu. :) Ancak parfüm beni memnun etmeyi başardı. 87 çıkışlı parfüm oryantal fujer tarzında ve deri temalı. 

Salvador Dali Pour Homme' un harmanı:

üstte: lavanta, bergamut, fesleğen, adaçayı
ortada: yasemin, inci çiçeği, sardunya
altta: deri, sedir, amber, silhat, meşe yosunu, vanilya, sandal ağacı

notalarından oluşuyor. Alt notalarına şöyle bir bakınca sağlam bir parfüm olduğunu anlamışsınızdır. Zaten harmanına bakmasaydık bile, 80ler çıkışlı, deri temalı bir parfüm deyince akan sular duruyor. Çünkü şöyle bir baktığımızda tüm zamanların en kaliteli erkek parfümlerinin hiç de azımsanmayacak bir kısmının bu tipte olduğunu görüyoruz. Ha, her ne kadar salvador dali gelmiş geçmiş en iyi erkek kokularından biri olmasa da, çok iyi bir ağırtop. Detaylara girmeden önce harmanını değerlendirirsem, dönemine göre bizi şaşırtmayacak şekilde son derece doğal, kaliteli, dolgun, vurucu bir harmana sahip. Harmanının gayet iyi dengelendiğini söyleyebilirim. Özellikle herhangi bir nota ortaya çıkıp rahatsız etmiyor. Dali kuvvetli, hatta oldukça kuvvetli bir parfüm. Kouros' a çok yakın. Başka incelemelerinde çoğunlukla kouros'tan dahi daha kuvvetli olarak gösterilse de ben o kadar bulmuyorum. Evet fark edilirliği neredeyse kouros kadar var, ama onun kadar vurucu değil. Asi ama saldırgan değil. Kouros pimi çekilmiş bomba gibi. 


Kokusuna gelirsek deri temalı, miskli, kirli, hayvansı bir koku salvador dali. Tıpkı Kouros gibi. Açıkcası ikisi koku olarak çok yakınlar. Fark olarak salvador dali kourostaki balımsı tatlılık yerine, biraz daha deri notasına yönelmiş ve kouros' a göre biraz kuru, pudramsı bir parfüm. Ama aşırı değil. Kirlilik olarak sanki daha az kirli gibi. Bence günlük olarak kullanırlığı çok daha iyi. Yine çok benzer kokuya sahip Giorgio Beverly Hills'i de işin içine katarsam en kirlileri beverly, en agresifleri kouros, en serserileri dali. Burada serserilikten kastım asi ve kendinden emin yapısı. Evet maskülen, köşeli olmasa da orta sert bir parfüm ama, kullanıcı olarak kouros gibi orta yaşa yakın gruba değil de orta yirmilere uygun.

Bu havayı; kokuya misk ile hakim olan deri notası veriyor. Arada sedir, sandal ağacı, lavanta ve vanilya da hissedilsede asıl olarak hep misk'le kirlenmiş deri notası var. Ve bu deri notası çok güzel bir nota. Eau Sauvage fraicheur cuir' deki gibi klas kalite bir deri kokusu değil, tam olarak eski bir deri ceket kokusu gibi. Dolayısıyla parfüm sizi bu şekilde yönlendiriyor. Parfümü tam olarak hissetmeniz için şöyle yapın derim; karanlık ve yağmurlu bir sonbahar sabahı, eski deri ceketinizi giyin, daliyi sıkın ve yağmurun altında, gereksizce ama çemkirerek dolaşın. İnanılmaz bir moda gireceksiniz. Komik mi geldi. Deneyin, nutkunuz tutulacak. 

Çılgın ressam

Özetle, salvador dali böyle bir parfüm; asi, maskülen, genç işi, laftan anlamaz, başına buyruk. Genç dediysem 17lik tüyü bitmemiş yetimlere göre değil. Kourosa göre daha az tatlı olması, biraz daha rafine yapısı, genel kalitesiyle koleksiyonlarda bulunması gereken bir parfüm. Bu tarz kirli parfümlerde Creed Orange Spice'dan sonra benim gözdem. 

Fark edilirliği ve kalıcılığı ortalama üzeri. Uygun yaş grubu 25-35 arası. Daha üst yaş grubu da kullanabilir. Bana göre ideal kullanım zamanı sonbahar mevsimi. Serin, kasvetli yağmurlu zamanlar. Böyle miskli, hayvansı, maskülen kokuları seviyorsanız oldukça beğeneceğinizi düşünüyor ve denemenizi öneriyorum. Standart bir kullanıcıysanız büyük ihtimalle ağır, eski moda gelebilir, önceden mutlaka deneyin.


Ferrari - Ferrari Black (1999)

"Sırf "parfümüm Ferrari" demek için kullanmaya kalkmanızı tavsiye etmem. Hayal kırıklığına uğrarsınız.."


Gene rahat duramadım, hasta hasta yatmaktan sıkıldım, bari birkaç inceleme daha vereyim. İncelemesini verdiğim Ferrari Black 99 çıkışlı bir aromatik fujer. Fakat genel karakter olarak bir fujerden oldukça uzak.

Ferrari Black' in harmanı:

üstte: misket limonu, bergamut, kırmızı elma, mürdüm eriği
ortada: yasemin, gül, tarçın, kakule
altta: sedir, amber, misk, vanilya

notalarından oluşuyor. Bu tarz ünlü otomobil üreticilerinin parfümlerini gördüğünüzde heyecanlanmamanızı öneririm. Çünkü ben bu piyasada şimdiye kadar o adın ağırlığını taşıyabilecek kalitede bir parfüm görmedim. Bu konuda Ferrari Black'de farklı değil. Yukarıdaki notalar sizi yanıltmasın, bu notalarla pek alakalı olmayan, bayağı, yapay, ucuz bir harmanı var. Bırakın notaları tek tek ayırt etmeyi, harman arasından burnunuza doğal, güzel gelen tek bir nota dahi yok. 

Baktığım incelemelerde parfümü kimileri armani mania' ya benzetmiş. Esasında hafiften benziyor ama ben size tam olarak nasıl olduğuu tarif edeyim. Bildiğiniz Jagler' i alın, üst notalarına hakim bir limon notası ekleyin. İşte size Ferrari Black. Kötü bir parfüm mi? Evet, vasat belki daha doğru olur. Ama Ferrari adını taşıyan bir ürün için rezil. Kokusu sıkıcı ve tekdüze. Limonla karışık tatlı kakao kokusu. İki tema doğuştan birbirleriyle uyumlu değil zaten. Parfüm olarak da çekici olamıyorlar. Parfüm dikkat çekmeyi başaramıyor. Akılda kalmıyor. 


Özetle sönük ve silik bir ürün. Sırf "parfümüm Ferrari" demek için kullanmaya kalkmanızı tavsiye etmem. Hayal kırıklığına uğrarsınız. Olan paranıza olur. Zaten Ferrari de sırf "parfüm de üretiyorum, lamborghini' den geri kalmıyorum" demek için çıkarmış bunu. Ferrarinin diğer parfümleri ve Jaguar'da da gördüğüm üzere bu tarz otomobil üreticilerinin parfümleri bir türlü belirli bir çıtayı geçemiyor. Hiç üretmeseler daha iyi.

Fark edilirliği benim tenimde oldukça düşük. Tene yakın kalıyor. Kalıcılığı da aynı şekilde ortalama ile ortalama altı arasında değişiyor. Tüm bunları düşününce tavsiye edibilecek bir yanını göremiyorum. Bu paralara çok daha güzel ve kaliteli kokular var piyasada. Uzak durun derim.

Alviero Martini - Geo Uomo (2004)

"Bir şekilde biz türklere çok iyi uyum sağlayacak bir parfüm olduğu izlenimini bırakıyor.."
 


Bu hafta sonu sizlere çok daha fazla sayıda inceleme yazmayı planlarken fena hastalanmam sebebiyle ancak iki inceleme yazabildim. Hala ağır hasta olduğum bugün de, boş bırakmamak adına uzun zamandır incelemesini verip sizlere tanıtmak istediğim Geo Uomoyu yazıyorum. 1995 yılında kurulan italyan marka, daha çok üzeri dünya haritası desenli lüks çantalarıyla biliniyor. Çantalarıyla benzer kutu tasarımına sahip olan 2004 çıkışlı Geo Uomo; meyveli turunçgil tarzında son derece hafif bir parfüm. 97 çıkışlı abisinin aynı karakterdeki güncellenmiş versiyonu. Detaylara girmeden önce harmanına bakalım.

Geo Uomo' nun harmanı:

üstte: Bergamut, greyfurt, fesleğen, nane, kuş üzümü
ortada: inci çiçeği, kakule, karanfil, muskat, armut
altta: sedir, silhat, misk, tonka fasulyesi, vanilya

notalarından oluşuyor. Harmanı çok doğal ve temiz. Hiç bir sentetiklik yok. Kendi içerisinde çok güzel karışmış uyumlu bir harmana sahip. Şöyle bir bakın açılışta mis gibi taze turunçgiller, fesleğen nane gibi taze aromatik notalarla süslenmiş. Hemen ardından gelen kakule, muskat, armut gibi yumuşak notalar hafif tatlı biçimde bu tazeliği yumuşatıp dolgunlaştırıyorlar. Sonra alttan gelen silhat, misk, tonka, vanilya gibi yine tatlı ve yumuşak notalar kokuya iyice lezzet katıyorlar. Sürekli bir önceki harmanı destekleme durumu var. Bu kadar kararlı ve tutarlı harmanı çok sık göremiyoruz.

Geo Uomo genel olarak son derece yumuşak, ferah, neşeli, uyumlu bir parfüm. Genel olarak algıladığınız koku çiçeklerle bezeli bir armut kokusu. Ancak feminen değil, tatlı değil. Temiz ve ferah. CK Escape'i alın bunun yumuşak meyveli karakterini yine CK Euphoria Intense' deki kavun kokusuyla birleştirin ve bu kavun kokusuna yumuşak dolgun armut kokusunu ekleyin. İşte size Geo Uomo. Çiçeklerle bezeli, yumuşak, tatlımsı bir armut kokusu. Parfümün genel kokusu böyleyken ilk açılışında Davidoff Cool Water' ın fresh hissi de var. Yani her açıdan ferah, yumuşak, canlı bir parfüm. Akdeniz insanına çok uygun tam bu karakterde bir parfüm. Bir şekilde biz türklere çok iyi uyum sağlayacak bir parfüm olduğu izlenimini bırakıyor. Yani tam bizlerin seveceği, isteyeceğimiz tarz hafif meyveli, hafif çiçeksi, deniz kenarı kokularından.

Ülkemizde hiç bilinmeyen, yurt dışında da oldukça az bilinen parfümün kutusunda tıpkı çantalarında olduğu gibi eski bir dünya haritası var. Bir yüzünü boylu boyunca Türkiye haritası kaplıyor ve üzerinde "Türkiye" yazıyor. Sanki bas bas ben bir akdeniz insanı parfümüyüm diye bağırıyor. Parfümün hala üretilip üretilmediği belli değil. Uluslararası marketlerde bulması oldukça güç. Ancak italyan sitelerinde, ebay italyada bulunabiliyor. Belki bu incelememi okuyan birkaç gittigidiyor satıcısı varsa getirip satmaya başlarlar.Ancak Uomo abisi gibi bunun da üretimden kalkmış olması riski var.

Özetle parfüm bizim beğenilerimize çok uygun, hafif bir sahil kokusu. Armut notasına daha ağırlık veren, CK Escape'in bize çok daha uyarlanmış hali gibi. Hiç mi kötü yanı yok var; kalıcılık ve fark edilirliği pek cazip değil. Ama gene de kendime bu kadar yakın hissettiğim nadir kokulardan ve türk kullanıcıları arasında iyi bilinen bir parfüm olmasını isterdim. Evet tüm kriterlere göre değerlendirdiğimde belki muhteşem bir parfüm değil. Bulunmaz bir kokusu, bulgarideki elegantlık hissi, bir guccideki kalite hissi yok, ancak kullandığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Yani türk halkının yıllardır yoğun olarak kullandığı acqua di gio, kenzo, l'eau d'issey, le male, code gibi kokuları düşünürsem, bizim yapımıza bunların hepsinden daha uyumlu bir koku.

97 çıkışlı eski versiyon

Kalıcılık ve fark edilirliği ortalama altı. Eğer kuvvetli kokuları seviyorsanız tatmin etmeyecektir. Uygun yaş grubu 16 ve üzeri. Evrensel bir koku yaş, ortam ya da mevsim seçmiyor. Ama asıl tadı yazın ya da ilkbaharda çıkıyor. Fark edilirlik ve kalıcılık konusunu gözardı etmenizi önereceğim nadir kokulardan. Bu samimi ve hafif parfüme bir şekilde ulaşıp denemenizi tavsiye ediyorum. Escape tarzı kokulara meraklıysanız özellikle deneyin derim.

28 Ocak 2011 Cuma

Montana - Montana Parfum D'Homme Light (1989)

"bir dönem çıkmış, bitmiş ve orada kalması gereken bir parfüm.."  



Artık üretilmeyen ve az bulunan bu parfüm, deri temalı oldukça sevilen abisinin, koku olarak çok benzer ama biraz daha hafif olan versiyonu. 1989 çıkışlı parfüm odunsu oryantal tarzında ve deri temalı. Tarz ne, tema ne? diyorsanızsizi buraya alalım.

Montana Parfum D'Homme Light' ın harmanı:

üstte: aldehitler, bergamut, tarhun, yeşil notalar
ortada: çam, gül, karanfil, yasemin, tarçın, eğrelti otu
altta: sedir, silhat, sandal ağacı, amber, yosun, deri, vanilya, reçine

notalarından oluşuyor. Döneminin klasik harmanlarından birine sahip. Özellikle alt notalar bariz popüler 80ler notaları. Harmanda sentetik notalar bulunmasına rağmen, parfümün pek sentetik kokmadığını söyleyebilirim. Genel olarak doğal ve temiz kokuyor. Ancak harmanda genel bir sulandırılmış, yumuşatılmış hissiyatı var. Sanki light tabiri biraz aşırıya kaçmış gibi. Parfümün bir oryantal olmasına bakmayın. Yumuşak odunlarla destekli bir deri kokusuna sahip. Ancak kusurları var. Bakalım.

Parfüm genel olarak kendine has bir yapıda. İlk sıktığınızda aldığınız çok sulandırılmış, hafif sabunsu bir bergamut kokusu. Daha sonra bergamut belirginleşiyor ve tarçın, vanilya, amber ve reçine bu hafif sabunsu turunçgil kokusuna karışıyor. Buraya kadar herşey çok güzel. Ama bir sorun var ki beni parfümden soğuttu. Aralarda bir yerlerde parfümü çok sulandırılmış gibi hissettiren amonyağımsı bir nota. Notalara baktığımda bu tarz bir kokuyu verebilecek tek nota olarak eğrelti otunu görüyorum. Belki benim elimdeki versiyonda eğrelti otunun dozajı bozuktu, belki parfüm genel olarak böyle. Ama sonç olarak bu koku beni parfümden soğuttu. Bu nota, parfümün tüm o yumuşaklığını, canlılığını itici kokusuyla gölgeliyor ve istesemde beğenemiyorum. Belki bir ten uyumu problemi de olabilir. Kesin fikir için denemeniz lazım. Bu itici ara notayı saymazsak, orta harmana altlardaki güzel notalar başka deri ve silhat olmak üzere ortaya çıkıyor ve koku bu şekilde tamamlanıyor. 

Adından da anlaşılacağı üzere parfüm oldukça hafif ve yumuşak yapıda. Kuvvetli ya da keskin bir yanı yok. Hatta dediğim gibi fazla sulandırılmış izlenimi verebiliyor. Bu da parfümü nispeten silik bir parfüm haline getiriyor ki bu da ikinci önemli dezavantajı. Belki bu tarz hafif, sabunsu deri temalı kokuları sevenler oldukça beğenebilirler, ancak parfümün etrafta arayıp, bulmak için mücadele vermeye gerek olacak kadar başarılı olmadığını da bilmenizi isterim. 

Özetle bir dönem çıkmış, bitmiş ve orada kalması gereken bir parfüm. Tek avantajı kendine has yumuşakbaşlı kokusu. Bugün günümüzün parfümleriyle mücadele edebilecek oldunlukta değil. Parlak bir yönü bulunmuyor.

Fark edilirliği ve kalıcılığı ortalama altı. Sönük diyeceğimiz tip kokulardan. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. Hafif yapısı her mevsime uyacaktır. Fazla heyecanlandıran bir yönü olmamasından dolayı tavsiye etmiyorum.

Donna Karan - DKNY Men (2000)

"güzel başlayıp, ne yazık ki rezil eden bir parfüm.."  
 

Donna Karan' ın artık üretilmeyen 2000 çıkışlı  kokusu, turunçgil aromatik yapılı hafif bir parfüm. Kendine has bir kokuya sahip parfüm, oturmamış harmanıyla puan kaybediyor.

DKNY Men' in harmanı:

üstte: mandalina, zencefil
ortada: ardıç, beyaz çeşni, sarmaşık yaprağı
altta: sandal ağacı, akçaağaç


 notalarından oluşuyor. Harman gördüğünüz gibi oldukça sade bir harman. Buna rağmen kendi içerisinde sürekli değişime uğruyor. Parfümün harmanı da, kokusu da karışık. Harmanda üst notalar doğal kokuyorken, alt notalar açık şekilde sentetik. Kokusunda da kısa sürede geçirdiği alakasız dönüşüm kullanıcıyı şaşırtıyor. Nasıl koktuğuyla başlarsak; açılışının gayet ferah ve fresh yapılı olduğunu belirteyim. Herhangi bir sentetiklik yok. Mandalina eşliğinde taze zencefil kokusu sizi karşılıyor. Fakat bu güzel başlangıç fazla uzun sürmüyor ve 5 dakika gibi bir sürede orta notalar ortaya çıkıyor. Orta notalar bir saat kadar hissedikdikten sonra alt notalar sıkıştırmaya başlıyor. Bu aşamada artık üst notalar iyice hissedilmez oluyor. Bir saat sonrası üst ve orta notalar kaybolurken, alt notalar kokuya tamamen hakim olmaya başlıyor. 




Sorun da burada başlıyor. Alt notalar taze ve temiz üst notalarla uyumlu değiller, hem de oldukça sentetik yapıdalar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi sandal ağacının kakaomsu yapısıyla, akçaağacın kendine has kokusu uyuşmuyor ve ortaya pek hoşa gitmeyen abuk bir koku çıkıyor. Durum parfüm uçana kadar da böyle devam ediyor. Kokunun analizi bu şekilde.


 
DKNY Men aslında çoğu parfümden daha farklı, kendine has bir kokuya sahip. Ama üst notalarla alt notalar arasındaki değişim bu kadar farklı olmayıp, daha uyumlu ve kaliteli alt notalarla daha iyi bir harman yapılsaymış koku gucci' lere rakip olabilecek seviyede başarılı bir parfüm olabilirmiş. Ama olmamış. Sürekli keskin olarak değişen harman dönüşümlerinden dolayı yarım saatte bir farklı bir parfüm sıkmışsınız gibi bir etki yapıyor. Bu durumun parfüm tecrübesi düşük birisi için bile bariz olduğunu söylemeliyim. Yani bunları farketmeniz için çok hassas bir burna, ya da çok parfüm tecrübesine ihtiyacınız yok.


Özetle; güzel başlayıp, ne yazık ki rezil eden bir parfüm. Üzerinde daha profesyonelce çalışılsaymış, pek çok kişinin beğenebileceği başarılı bir parfüm olacakmış. Kendileri de bu durumu fark etmiş olmalılar ki parfüm çıkış tarihinden kısa zaman sonra üretimden kalkarak 2009'da yenilendi. Bu yeni versiyonu henüz denemedim ancak yorumları çok iç açıcı görünmüyor. Dolayısıyla Donna Karan' ın durumu toparladığından şüpheliyim.


Fark edilirliği ortalama, genelde hissedilen bir parfüm. Ancak iz bırakacak derecede değil. Kalıcılığı ortalama üstü. Her mevsime gidebilecek bir yapıda. Uygun yaş grubu  20-35 arası. Düzensiz ve değişken yapısı ve son derece sentetik alt notalarından dolayı tavsiye etmiyorum.

9 Ocak 2011 Pazar

Valentiono - Vendetta Uomo (1991)

"Obsession' u düzenli kullanan ve alternatif arayan biriyseniz o zaman vendettayı oldukça beğenme ihtimaliniz var.." 
 

Vendetta uomo, yakın zamanda incelemesini verdiğim very valentino' ya göre bariz daha iyi olmasına rağmen, artık üretilmeyen bir parfüm. 91 çıkışlı koku standart bir deri parfümü.

Vendetta Uomo' nun harmanı:

üstte: aldehitler, kişniş, yeşil notalar, fesleğen, bergamut, limon
ortada: silhat, tarçın, yasemin, kabe samanı, defne romu, sedir, sardunya, karanfil
altta: laden reçinesi, deri, tonka fasulyesi, amber, misk, benzoin, meşe yosunu

notalarından oluşuyor. Aslında deri temalı bir parfüm için biraz fazla detaylı bir harmana sahip. Harman nasıl derseniz içeriğindeki üstü kapalı yeşil notalar ve aldehitlere rağmen gayet doğal ve rahatsız etmeyici koktuğunu söylemeliyim. Harmanı orta dengede, çoğu notayı algılayabiliyorsunuz. 

İlk sıktığımda tatlı bir rom kokusu aldım ki oldukça beğendiğim Joseph Abboud'da da bu kokuyu almış olduğumdan sanırım bu seferki iyi gidecek diye düşündüm. Ancak bir süre sonra rom' un tek başına yetmediği belli oldu. Kısa bir süre sonra, karanfil, amber ve reçineler tüm tatlılıklarıyla işin içine giriyorlar ve ortaya yarım saat kadar tatlımsı bourbon gibi kokan, sonra bourbon kokusu kaybolup daha ziyade Calvin Klein Obsession benzeri bir koku ortaya çıkıyor ve koku uçana kadar böyle devam ediyor. Bazılarınız için kulağa güzel geldiğini biliyorum ancak bu ortaya çıkan karanfilli, reçineli tatlılık obsessiona göre hayli yüksek. Bunlar deri notasını da oldukça baskılıyor. Hal böyle olunca çoğu insanın şekerlilik seviyesini aşacak bir hale geliyor. 

Ben zaten tarzım olmadığımdan sevemedim. Benimi için fazla şekerli ve pudramsı bir yapısı var. O romlu halinden bu hale gelmesini de pek beğenemedim. Ancak böyle şekerli kokuları beğeniyorsanız, Obsession' u düzenli kullanan ve alternatif arayan biriyseniz o zaman vendettayı oldukça beğenme ihtimaliniz var. 

Özetle şekerli, yoğun kokuları sevmeyenlerin beğenebileceği bir koku değil. İçeirisinde belli bir kalite ve harmanda gelişme barındıran çok taklidi olmayan bir parfüm. Tam olmuş diyemesem de belirli bir kesimi tatmin edecek bir parfüm.


Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama. Daha ziyade tene yakın kalmayı seviyor. Uygun yaş grubu very valentinoda olduğu gibi nispeten 30 yaşlar civarından başlıyor. Daha aşağısına, obsessionda olduğu gibib iraz ağır kaçacaktır. Kış mevsimine, akşam buluşmalarına, yakın temasın olacağı mekanlara iyi gidecektir. Bu tarz karanfilin hakim olduğu oturaklı, ağır kokuları seviyorsanız denemenizi tavsiye ederim, bunun dışında denemeden almamalısınız.

Jacques Bogart - One Man Show (1980)

"Kokusu harmanının karmaşıklığı nedeniyle baltalanan parfümde, kalıcılık ve fark edilirlik değerleri de pek iyi olmayınca istemeden de olsa parfümden soğuyorsunuz.."  




One Man Show hemen her parfüm ortamında 80ler parfümü ile ilgili konularda yazılan, çizilen popüler bir koku. Bu tarz parfümlerde başarılı olan Bogart firmasından geliyor. 80 çıkışlı parfüm şipre sınıfında olmasına rağmen yeşil aromatik yönleri de bulunuyor.
One Man Show' un harmanı:

üstte: tarhun, kimyon, kasnı sakızı, fesleğen, bergamut, brezilya gül ağacı
ortada: laden reçinesi, muskat, baharatlar, karanfil, silhat, kabe samanı, gül, çam, sardunya
altta: deri, sandal ağacı, tonka fasulyesi, amber, hindistan cevizi, vanilya, meşe yosunu, sedir, benzoin

notalarından oluşuyor. Harman gördüğünüz gibi oldukça dolgun ve yoğun. Peki Bogart one man show' da nasıl bir iş başarmış, tüm notaları güzelce harmanlamayı başarabilmiş mi?

 
Hayır pek değil. Açıkcası one man show'un en zayıf yanı stabil olmayan harmanı. Harman sürekli haraket halinde. Aslında bu güzel birşey ancak, bir süre sonra notaların sürekli yer değiştirmeleri, birbirlerinin önüne geçmeye çalışmaları, burnu hassas kullanıcıları sıkıyor. Bu durumu bir kenara bırakırsak harmandaki tüm notalar dönemi parfümlerinden alışık olduğumuz üzere çok canlı, temiz ve doğal. One man show'da çam, fesleğen gibi bazı notalar keskin denilebilecek seviyede doğal olarak hissediliyorlar. Bu ancak iyi guerlain ve creed' lerde gördüğüm bir özellik. 


Has bir 80ler parfümü olan kokunun kapağını açıp ilk kokladığımda "hımm klasik bir 80ler kokusu" diye gülümsemiş ve oldukça beğeneceğimi düşünmüştüm. Parfüm bir şipre ama daha ziyade yeşil ve otsu bir karakteri var. Bir aromatiğe daha çok benziyor. İlk sıktığınızda yarı keskin çamsı/sabunsu bir koku alıyorsunuz. Biraz sonra bergamutu algılamaya başlıyorsunuz. Buraya kadar her ne kadar koku biraz fazla kuvvetli gelse de herşey güzel. Bu güzel kombinasyon biraz sonra kuvvetli fesleğen notasının araya girmesiyle bozuluyor. Normalde fesleğen kokusunu çok severim ve parfümde olmasına hayır demem. Ancak one man showda fesleğen notası biraz fazla kuvvetli ve bu durum; siz bir yandan çam/turunçgil karması bir  şipre algılarken, bir yandan fesleğenin işe girmesiyle koyu yeşil otsu bir aromatik parfüm algılamanıza neden oluyor. Çiçekler pek yok gibi. Meşe yosunu, kabe samanı ve silhat da devreye girince iş iyice karışıyor ve algılarınız karman çorman oluyor. Nihayetinde aralarda her daim ince yeşil notalarla bezenmiş, sabunsu bir turunçgil kokusu alıyorsunuz.

Kokusu harmanının karmaşıklığı nedeniyle baltalanan parfümde, kalıcılık ve fark edilirlik değerleri de pek iyi olmayınca istemeden de olsa parfümden soğuyorsunuz. Özetle iyi imkanlara sahip ancak, üreticinin beceriksizliğinden dolayı oturmamış yapısıyla bir nevi kakofoni halinde kendini göstermeye çalışan sakat bir çocuk olmuş one man show. Genel koku karakteristiğinin de günümüze göre bir 10 sene geri kalmış havasında olduğunu eklemeden edemeyeceğim.


Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama altı. Uygun yaş grubu günümüz itibariyle 40 ve üzeri. Daha ziyade kış mevsimine uygun. Her ne kadar iyi çıkmış olmasını istediğim bir koku olsada, ortalama altı olarak gördüğüm parfümü, 80ler parfümleri meraklılarından olsanız daha tavsiye edemiyorum.

Enrico Coveri - Coveri Pour Homme (1984)

"tam bir 80ler dönemi maskülen erkek kokusu.."


Parfüm dünyasında kendinden pek bahsettiremeyen ve nispeten zayıf bir çizgi çizen Coveri' nini ilk çıkarttığı kendi adını taşıyan parfümüne bakıyoruz. Coveri pour homme 84 çıkışlı artık üretilmeyen bir odunsu aromatik. 

Coveri Pour Homme' un harmanı:

üstte: lavanta, tarhun, adaçayı, muskat çiçeği, bergamut
ortada: sandal ağacı, silhat, sedir, brezilya gülağacı, sardunya
altta: deri, tonka fasulyesi, amber, misk, meşe yosunu

notalarını içeriyor. Genel olarak güzel bir harmanı olduğunu görüyoruz. Özellikle alt notaları dönemi parfümler arasında en sevilen ve tutulan notalardan. Malum bu dönemlerde lavanta, amber, misk, meşe yosunu adeta zorunlu notalar. Coveri ne yapmış; bunu tonka, silhat, deri gibi güzel notalarla bezemiş. Bunu yaparken de son derece doğal ve temiz notaları kullanmış. Sonuç olarak ortaya ne çıkmış; son derece güzel klasik bir 80ler parfümü. 

Parfüm tam anlamıyla 80ler dönemi parfümü. Bu dönemin klasik kokularının birebir karakter ve kokusunda. Kendinizi evde gibi hissettiriyor. 80ler erkek parfümlerinin altın çağı. Bu dönemdeki kokuların kendilerine has bir kaliteleri ve kokuları var. İlk kokladığınızda anlıyorsunuz. Dolayısıyla Coveri de aynen bu şekilde kokuyor. Tam olarak armani, trussardi gibi kokuların ayarında. Peki bu maskülen 80ler kokusu neye benziyor derseniz; bir drakkar gibi lavantalı, bir polo gibi yeşil çamsı değil de, daha ziyade trussardi uomo gibi deri ve misk temalı bir kokusu var. 

Canlı, doğal, dolgun, kuvvetli ve erkeksi. Ağır, sert, bayık, kekremsi, vanilya tatlımsılığında değil. Gerçek anlamda ideal erkek kokusu. Ayrıca günümüz için eski moda da değil. Kokusu kendi gurubu için çok iyi, genel olarak da oldukça güzel, harman başarılı. Ama parfüm platformlarına göz attığınızda hem ortalama yorumlar aldığını görüyorsunuz. Peki bu neden olabilir? Evet malesef tahmin edebileceğiniz gibi kalıcılık ve fark edilirlik konusu. Ne yazıkki Coveri Pour Homme son derece sakin, tene yakın, cılız bir kokuya sahip. Elbette artık üretilmiyor ve dolayısıyla elde edilebilen versiyonların biraz eskimiş olduğundan dolayı zayıflamış oldukları doğru ancak gene de coveri ortalama bir parfümden daha az kalıcılık ve fark edilirlik değerlerine sahip. Bu da  o güzel kokusuna rağmen alıcıyı ikileme sokuyor. Değer mi? Aslında bu soruyu kendinize sormanız lazım. Sırf kalıcı diye son derece sentetik, yapay, tenle uyumsuz güncel parfümlere düşünmeden parasını veren bir kesim varken, 80ler dönemi parfümlerini sevdiği için zayıf olmasına rağmen coveriyi alan bir meraklıya kimse pek söz etmemelidir bence.


Özetle gerçek anlamda klasik yapılı, tam bir 80ler dönemi maskülen erkek kokusu. Başarılı harmanı ve çok hoş kokusu en kuvvetli yönleri. Kalıcılık ve fark edilirlik değerleri biraz daha iyi olsa bugün hala oldukça bilinen ve belki hala üretilen bir parfüm olabilirmiş. Yine de Enrico Coveriden hoş bir dönemsel hediye olmuş.

Kalıcılık ve fark edilirlik ortalama altı. Uygun yaş grubu 20 ve üzeri. Her mevsime uyabilir. Ancak zayıf yapısından dolayı daha ziyade ev ya da ofis kullanımına uygun. 80ler parfümlerine meraklı biriyseniz bulup denemenizi tavsiye ederim. Bulması ölüm kalım meselesi yapılacak kadar olmasa da, bu tarzı beğenen kişiler için koleksiyona güzel bir katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Salvatore Ferragamo - Salvatore Ferragamo Pour Homme (1999)

"Salvatore Ferragamo Pour Homme demek = incir demek.."
 


Salvatore Ferragamo parfüm olayına 1998 yılında giren, bu konuda oldukça toy bir marka. Buna rağmen son 10 yılda çıkardığı parfümler kalite olarak gayet iyi düzeyde ve beğenilen ürünler. İncelemesini verdiğim kendi isimlerini taşıyan ilk erkek parfümleri 1999 çıkışlı yumuşak karakterli bir odunsu çiçeksi misk.

Salvatore Ferragamo Pour Homme' un harmanı:

üstte: siklamen, kimyon, sardunya, incir yaprağı, greyfurt, portakal yağı, brezilya gül ağacı
ortada: karanfil, süsen, yasemin, gül, kakule
altta: deri, sandal ağacı, misk, meşe yosunu, kabe samanı, sedir

notalarından oluşuyor. Harmanı 99 çıkışlı bir parfüm için çok şaşırtıcı olarak son derece taze ve doğal. Sentetiklik yok. Daha önceki oldukça eski incelememde parfümü yerden yere vurmuş, çok bunaltıcı, incir ağırlığında fazla feminen bir koku olarak yorumlamıştım. Arada geçen zamandan ve parfümdeki yorumlama yetim geliştikçe parfümle ilgili fikirlerim de değişti. Harmanındaki notaların çok sırıtan ve öne çıkarak sıkan yapıda olduğunu söylemiştim. Bu durum hala bir nebze öyle devam etse de o kadar kötü derecede değil. 

 
Koku genel olarak zaten bir odunsu çiçeksi misk kokusundan bekleyeceğiniz üzere son derece yumuşakbaşlı bir karaktere sahip. Nasıl kokuyor derseniz tek bir açıklaması var; Salvatore Ferragamo Pour Homme demek = incir demek. Tüm tema incir üzerine inşa edilmiş. Bunu dolgun bir biçimde karanfil ve çiçek notaları destekliyor. Başlarda greyfurt, sonlarda sedir, kabe samanı gibi notalar da hissedilebilse de çok kuvvetli incir notası ve bunu destekleyen dolgun çiçekler kokuya hakim kalıyor. Bir not kullanılan çiçekler daha ziyade kadınsı kokulu çiçekler olduğundan incirin de tatlılığıyla birleştiklerinde ortaya son derece feminen bir koku ortaya çıkmış. Eğer erkeksi kokulara meraklıysanız rahatsız etme ihtimali yüksek olacaktır. 



Slavatore Ferragamo' yu benim kişisel olarak pek beğenemiyor olmamın nedenlerine gelirsem, başta incir notası. İncir, adaçayı ile birlikte parfümde olmasını pek sevmediğim nadir notalardan. Aslında az miktarda kullanıldığında parfümlere kremsi bir hava verebiliyor ancak buradaki gibi ana tema olarak kullanıldığında benim için dayanılamaz oluyor. Ancak bu bana özel bir durum. Eğer incir kokusunu özellikle seviyorsanız parfümü çok seversiniz. Özellikle incir kokusuyla ilgili bir fikriniz yoksa da ya beğenir ya beğenmezsiniz. İkinci durum parfümün feminenliği. Tatlımsı-yeşil incir kokusuyla, tatlı çiçekler birleşince ortaya ne tam kadın kokusu, ne tam erkek kokusu diyebileceğim ama üniseks de olmayan bir şey çıkmış. Ben daha ziyade oturaklı karakterli erkeksi parfümleri seviyorum. ama dolce & gabbana pour home gibi feminenlik barındıran parfümleri seviyorsanız o zaman bunu da beğenme ihtimaliniz yüksek. 
 
Yani gördüğünüz gibi S. F. herkese değil, ancak daha ziyade belirli bir tarza beğenisi olan sınırlı bir kesime yöneliyor. Markanın sadece bu parfümünde durum böyle. 

Özetle S. F. genel için incelemesini vermesi çok zor olan bir koku. Parfümün harmanı ve kalitesi ortalamanın üstünde paranızın karşılığı veriyor gibi. Ama kendine has yapısı herkes tarafından beğenilmesini pek mümkün kılmıyor. Objektif olarak değerlendirdiğimde ortalama üzeri kalitede, yumuşak yapılı, dolgun ve kendini gösteren başarılı bir koku diyorum. Kişisel fikrim ise çok riskli bir koku olduğu ve sınırlı bir kesimin beğenisine uyabileceği. Tarzım değil. 


Kalıcılığı iyi fark edilirliği ortalama üzeri. Uygun yaş grubu 25-30 arası. Altı ve üstü de kullanabilecek olsa da en iyi bu grup taşır diye düşünüyorum. Yaz dışında her mevsim ve her zaman kullanılabilir. Pek benzeri olmayan farklı kokulara meraklıysanız, incir notasını özellikle seviyorsanız tavsiye ediyorum. Bunun dışında kalan kesime temkinli yaklaşmalarını öneriyorum.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Azzaro - Azzaro Pour Homme (1978)

"Genel olarak klasik berber dükkanı tarzı bir kokusu var.."
 



İşte ünlü azzaro. Bir başka klasik. Polo ile aynı yıl çıkan Azzaro pour Homme, tıpkı onun gibi tüm zamanların en iyi maskülen erkek parfümleri listesinde her zaman ilk 10' da olan kuvvetli parfümlerden. Parfüme meraklı ve yaşı 40 ve üzeri olup da Azzaroyu bilmeyen insan sayısı oldukça azdır. 1978 çıkışlı powerhouse denilen; benim  "ağababa" tabirini kullandığım maskülen parfümlerden biri olan parfüm klasik bir aromatik fujer. Detaylardan önce harmanına bakalım.

Azzaro Pour Homme' un harmanı:

üstte: kimyon, süsen, lavanta, adaçayı, fesleğen, anason, bergamut, limon
ortada: sandal ağacı, ardıç, silhat, kabe samanı, sedir, kakule
altta: deri, tonka fasulyesi, amber, misk, meşe yosunu


notalarından oluşuyor. Son derece klasik bir fujer harmanına sahip olduğunu görüyoruz. Hatta has aromatik fujer nedir?" sorusunun net cevabı olan bir koku. Yani lavanta, meşe yosunu, hafif sabunsuluk ve mutlaka maskülenlik. Azzaro pour homme aynı yılda çıkan Polo ile çok fazla benzerlik taşıyan bir parfüm. Ancak koku olarak değil, karakteristik ve detaylar olarak. Örneğin ikisi de detaylı, dolgun, yarı sert ve kuvvetli harmanlara sahipler. İkisi de çıktıkları dönemlerde 20'lik gençlere hitap ederken, bugün azıcık eskimeleri nedeniyle daha ziyade 40lı yaşlara uygunlar. İkisi de has maskülen kokular. İkiside fark edilir ve kalıcı kokular. İkisi de powerhouse grubuna giren ağababa kokulardan. Yani fazla gençler, soft karakterliler, modern, tatlı, yumuşak kokulara meraklılar, yazlık kokuları sevenler kullanmaz ya da kullanamazlar. Bunlar; ya uygun yaş gruplarına, ya da uygun yaş gruplarının biraz altında olsa da bu tip oturaklı, görmüş geçirmiş, has erkek kokularına meraklı kimselerce kullanabilecek kokulardan. Dolayısıyla Polo'yu seven birisinni Azzaroyu da beğenme ihtimalinin çok yüksek olduğu belirteyim.


Şimdi biraz daha kokuya odaklanalım. Harmanıçok zengin olmasına rağmen, bunu size yoğurulmuş, nispeten homojenize edilmiş olarak sunmayı başarıyor. Evet belki tek bir koku almıyorsunuz ama, sürekli ara notalar gelip gidip burnunuzu yormuyor. Bu bakımdan polodan daha az köşeli bir harmanı var. Harmanı son derece doğal ve temiz. Sentetiklik algılamıyorsunuz. Burukluk var ancak bu sentetiklikten değil süsen, anason, adaçayı gibi buruk notalardan dolayı bu şekilde.


Kokusu nasıl derseniz; açılışı hafif baharatlı, sonra sabunsu hafif buruk biberimsi bir koku. Fresh değil, yumuşak değil, ağır da değil. Gayet maskülen, orta sert, orta buruk bir koku. Bir süre sonra üstteki süsen, adaçayı, anason gibi notaların verdiği biberimsi koku azalıyor ve lavanta eşliğindeki silhat, tonka ve meşe yosunu kokuya o kendine has lavanta sabunuvari sabunsu kokuyu veriyor. Genel olarak klasik berber dükkanı tarzı bir kokusu var. Bu yapıda olan YSL Rive Gauche' a hem koku, hem yapı olarak oldukça benziyor. Rive Gauche' a göre daha köşeli ve buruk bir harmana sahip olmasına rağmen, gene de ondan biraz daha yumuşakbaşlı bir koku. Aynı şekilde Caron Yatagan ile de benzerlikler taşıyor ancak kesinlikle o kadar sert ve köşeli bir harmana sahip değil. Eğer 70lerin maskülen kokularını seviyor ancak, çoğunun fazla köşeli ya da sert olmalarından dolayı kullanamıyorsanız Azzaro size ilaç gibi gelecektir.


Temiz ve ferah bir kokusu var. Boğmuyor, sizinle uyumlu hareket ediyor. İlk sıktığınız anda sizi çevreliyor ve neredeyse uçana kadar bir bulut gibi sizi takip ediyor. Dolayısıyla fark edilirliği iyi. Zaten bu tarz kokular genelde böyle yapıdalar.



 
Özetle günümüzde hala kullanılabilirliği sürdüren ve tahminimce daha uzun zaman da sürdürecek olan sabunsu kokusuyla klasik bir berber dükkanı kokusu. Yapı va karakter olarak Polo ile, koku olarak da rive gauche ile oldukça benzer tarzda. Rive gauche'u geçelim, "polo ile kıyasla, hangisi daha iyi?" derseniz. Bana sormadan tarihteki gidişatlarına bakarsanız polo' nun her zaman önde gelmiş, daha çok tutulmuş, daha çok bilinen bir koku olduğunu görürsünüz. Nitekim benim tercihim de polo olurdu. Bunun sebebi benim polo tarzı çamsı yeşil kokuları, biraz eski kafa kalan berber kokusuvari sabunsu, defnemsi kokulara tercih etmem. Ama zevkler değişkendir. Dolayısıyla sizin içinde polo'nun daha güzel olacağını söyleyemem. Ama polo, rive gauche gibi kokulara meraklıysanız Azzaroyu da seveceğinizi söyleyebilirim. 


Polo gibi; kokunun başarılı, tutulan ve eskimeyen önemli bir koku olması herkesin seveceği bir koku olduğunu göstermiyor. Ortalama bir kullanıcıysanız eski, ağır, sert gelebilir. Beğenmeyebilirsiniz. Ama gene polo gibi kokusunu beğenmesiniz, parfüm size uymasa da, kalitesini fark edip, saygı duyacağınız kokulardan. Bir klasik.



Kalıcılığı ortalama ile ortalama üzeri arası, fark edilirliği iyi. 2011 itibariyle uygun yaş grubu 35 ve üzeri. Poloya göre biraz daha olgun bir aralık istiyor. Her mevsime ve zamana uygun. Sabah işe giderken de kullanılabilir, akşam yemeğine çıkmadan önce de. Bahsi geçen maskülen tip kokulara meraklıysanız mutlaka deneyin, bunun dışında kalan uygun yaş grubundaki standart kullanıcıysanız da denemenizi tavsiye ediyorum.

Ted Lapidus - Lapidus Pour Homme (1987)

"60 yaş üzeri parfüm seven bir dedeniz varsa beğenecektir, şaka değil.."



İncelemesini verdiğim sıradaki parfüm 1987 çıkışlı bir oryantal olan lapidus pour homme. Markanın en eski parfümlerinden biri olan lapidus pour homme eskimiş kokusuyla bunu açıkça belli ediyor.

Lapidus Pour Homme' un harmanı:

üstte: tarhun, ananas, ardıç, fesleğen, bergamut, limon
ortada: çam, bal, yasemin, süsen, kimyon, petit grain, inci çiçeği, gül, brezilya gül ağacı
altta: sandal ağacı, tonka fasulyesi, amber, misk, silhat, mele yosunu, sedir, tütün

notalarından oluşuyor. Harman ilginç, sentetik değil ancak tam olarak doğru olmayan bir şeyler var. İlginç yanık ananasvari, tatlımsı, vanilyamsı bir kokusu var. Nispeten tene yakın kalan sakin bir parfüm. Ancak kokunun kendisi o kadar da yumuşak başlı değil. 


Normalde 87 çıkışlı olan bir kokudan, bir oryantal olsa da 80'ler, hatta 90'lar parfümlerindeki bir karakteri beklersiniz. En fazla Obsession gibi karanfilli bir şey beklersiniz. Ancak lapidus pour homme böyle değil. 87 çıkışlı bir parfümdense benim tecrübelerime göre daha ziyade 35-40 yılları arasında çıkan parfümlerin karakteristiğinde son derece geri kalmış, günümüze uyumsuz, fazla sofistike kalacak eski kafa bir koku. Benim bu tarz benzetmelere karşı olduğumu ve çok nadir kullandığımı bilirsiniz ancak lapidus pour homme gerçek anlamıyla günümüz için bir "dede parfümü". Yani 60 yaş üzeri parfüm seven bir dedeniz varsa beğenecektir, şaka değil. Orta yaş için dahi fazla gerilerde kalmış bir koku. 



Özetle çok kötü olmamasına rağmen, fazla tatlı ve eski kafalı karakteri nedeniyle standart bir parfümsever için günümüzde kullanılması pek mümkün olmayan bir parfüm lapidus. Elbette her parfüm üretim yılı üzerinden birkaç 10 yıl geçtiğinde eskimeye başlayacaktır ancak polo, safari, drakkar, trophee, obsession gibi parfümlerin bugün hala kolayca kullanılabildiklerini düşünürsek lapidus bu parfümü üretirken biraz kısa vadeli düşünmüş olsa gerek.


Fark edilirliği ortalama altı, kalıcılığı ortalama. 50 yaş altı için pek mümkün olmayan bir parfüm. Daha ziyade 55 ve üzeriyseniz, farklı, eskileri anımsatan tatlı kokuları seviyorsanız beğenebilirsiniz, bunun dışından kalan genel kitleye uzak durmalarını tavsiye ediyorum.

6 Ocak 2011 Perşembe

Gres - Homme de Gres (1996)

"İlk sıkılışından itibaren kokusu aynen devam etse hayatımın kokularından bir olacaktı.."  


Homme de Gres yeşil, aromatik yapılı klasik bir şipre. 1996 yılında çıkarılan parfüm artık üretilmiyor olsa da bulmak mümkün.

"O ne yahu gres?, gres yağı gibi ehiehieh" gibisinden bir tepki verdiğinizi tahmin ediyorum sayın monitör karşısındaki komşum. (çıtır kızlara selam ederim, ettim). Açıkcası isim bana da garip gelmişti. Ancak önemli olan içerik, değil mi? Hadi bakalım o zaman harmana:

bakamıyoruz..  

aslında bakıyoruz ancak vereceğim harman notaları tam doğru notalar olmayabilir, çünkü harman bilgileri doğru düzgün verilmemiş. Bulduğum kaynaklara göre homme de gres' in harmanı:
üstte: armut, fesleğen, turunçgiller
ortada: biberiye çiçeği, baharatlar, servi
altta: misk ve armut ağacı

notalarından oluşuyor. Şimdi bu kadar armut notasını görünce aklınıza CK Escape tarzı meyveli tatlımsı bir parfüm gelebilir, ancak gres çok farklı.

Şimdi; parfüm sert ve erkeksi bir parfüm. Bildiğiniz maskülen erkek kokusu. Ancak bayık, baharatlı ya da ağır değil. Ben açılışı bu kadar muhteşem, bu kadar güzel olan çok çok az koku biliyorum. İlk sıkılışından itibaren kokusu aynen devam etse hayatımın kokularından bir olacaktı. Malesef kuvvetli limonlu - odunsu kokusu 15 dakika sonra  çok dinginleşip pudramsı derecede kuru, hafif yumuşak, hafif tatlımsı ve eski moda bir kokuya dönüşüyor. Halbuki o ne bomba bir açılış.. 


Yazdığım gibi koku sağlam, oturaklı bir koku. Daha ziyade 80ler sonu 90lar başı kokularının karakteristiğinde. Lise talebesine uymaz. Kokusu neye benziyor derseniz 84 çıkışlı lacoste original ile Armani eau pour homme'un karışımının biraz daha bol limonlu hali diyebilirim. Bol taze limonlu, otsu-odunsu, canlı yeşil bir şipre. Lancome Trophee ile de benzeşiyor ancak ondaki o asidiklik gres'te yok. Gres; biraz daha yeşil aromatik yapılı bir kokuya sahip. Belki biraz daha oturaklı. Çünkü trophee dönemine göre sportif bir parfüm. Açılışından sonra hızlıca değişime geçiyor. Her ne kadar bu pudramsı, tatlımsı dönüşüm benim kalbimi kırmış olsa da, hala 80 ve 90lar meraklısı pek çok kişinin gayet beğenisini kazanacağını tahmin ediyorum. 

Özetle Homme de Gres, çok güzel açılışa sahip olup, sonra tatminkar bir kokuya dönüşen, limon notası üzerinde ağırlaşmış, orta tazelikte, yeşil bir parfüm. Oturaklı yapısı ciddi ortamlar için gayet uyumlu. 

Kalıcılık ve fark edilirliği bende ortalama idi. Uygun yaş grubu 25 üzeri. Yaz dışında her mevsime uyacak olsa da sonradan kuru, tatlımsı hale gelen yapısından dolayı kışa biraz daha iyi uyacaktır. Daha ziyade 80ler parfümlerine yönelin kişilerin beğenisine yönelik. Özellikle aranacak kadar mükemmel bir koku değil, ancak ulaşabiliyorsanız bir denemenizi tavsiye ederim.