26 Kasım 2017 Pazar

Thierry Mugler - Ice*Men (2007)


"neresinden tutmaya kalksam dökülen bir parfüm oldu benim için.."



Beni düzenli takip eden okuyucularım, Mugler parfümleriyle aramın pek iyi olmadığını bilir. Bunda temel sebep parfümlerinin iç yapısındaki kakofonik düzen olduğu kadar kalitelerinin belli bir seviyenin altında olmasıdır. Kalite olarak bu kadar vasat ve acayip karışımlı bu parfümlerin piyasalarda bu kadar seviliyor olmasına anlam vermekte zorlanmışımdır.

A*men ve B*men facialarından sonra bu serinin parfümlerine temkinli yaklaşıyor olsam da daha hafif bir temayla sunulan ice*men ilgimi çekmiyor değildi. Sonuçta ne kadar kötü olabilirdi değil mi. Ancak beklediğimden çok daha kötü çıktı, parfüm”’e tarafsız yaklaşmak için elimden geleni yapıp, abartmadan hissettiklerimi aktardığımı bilmenizi istiyorum. Ice*Men 2007 çıkışlı edt formunda aromatik odunsu taze yapılı bir parfüm. Yoğun ve dolgun kardeşlerinin tam zıttı hafif fresh bir bir parfüm olarak pazarlanıyor. Bir reformülasyon geçirdi, önceden olan kahve ve vanilya notaları çıkarılıp sadeleştirildi ve önceki versiyonunu az çok hatırlayan biri olarak bence daha kötü hale getirildi. İncelemesini verdiğim güncel versiyondur. Parfümün üretimi 2010da çıktıktan sadece üç sene sonra sonlandırıldı şimdi de artık yerini 2017 çıkışlı Kryptomint almış durumda. Parfümün yaratıcısı Jacques Huclier. Kendisi A*men serisinin de yaratıcısı bundan dolayı benzer özgün harman karakteristiğinin burada da devam ettiğini belirteyim. 

Ice*Menin harmanı:

Silhat, muskat, odunsu notalar, misk

notalarından oluşan gayet sade ve öz bir harman. Harman için öncelikle ilk söyleyeceğim son derece kalitesiz, son derece ucuz ve sentetik bir harman olduğu. Mugler parfümlerinden alıştığımız şekilde dolgun, güçlü ve vurucu bir harman ama asla kaliteli değil. Muazzam derecede sentetik, hatta denediğim tüm parfümler içerisinde en sentetik harmanlı birkaç parfümden birisi diyebilirim. Keskin ve köşeli bir harman. Notalarında tam belirtilmemiş olsa da açıkça bariz bir mentol/nane/kafuru ana teması var. Silhat olsun, misk olsun, odunsu notalar olsun hepsi yapay, aslından farklı ve ucuz kokuyor. Parfümün harmanı akışkan bir harman açılıştan itibaren yumuşayarak biraz tarz değiştiriyor. Bu bakımdan böyle canlılık temalı bir parfüme uygun olmuş.

Gelelim kokunun kendisine, sevgili okuyucular kokuyu ilk sıktığımda burnuma alttan bir kroşe yemiş gibi oldum. O nasıl bir sentetikliktir o nasıl bir kokudur öyle. Buram buram keskin mentollü, kafuru bir süper sentetik silhat. Şimdiye kadar parfüm dünyasında gördüğüm en sentetik silhat ve bunu hiç çekinerek değil göstere göstere aşırı dolgun şekilde yapıyor. Sanki bir demet nane ile yüzünüzden birkaç kez sertçe tokatlanıp, ardından alnınızdan bastırılıp kafanız geriye doğru eğiliyor ve zorla burun deliklerinize silhat sokuluyor. Bunların hepsi birkaç saniyede oluyor ve siz yaşadıklarınızı anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. Şok eden bir açılış

Ardından kendinize gelemeden çok pis itici bir misk yüzünüze sürülüyor. Gerçekten bu şekilde bir şok yaşadım. O nasıl bir açılıştır öyle!? Çok kuvvetli, çok dolgun, çok acayip kokulu ve çok sentetik. Silhattan çok keskin yeşil aromatikvari bir naneli kafur kokusu baskın. Silhat bunun gerisinde kalan topraksı yapısını göstermeye çalışıyor ama dediğim gibi muzzam sentetiklik içerisinde. Misk ilk açılıştaki burun büken halini birkaç saniyede çekiyor. Ortada kalan bu yeşil aromatik mentollü silhat. Bakın yineliyorum şu an bu parfümü yersiz yere yermenin bana hiçbir getirisi olmayacaktır, ama bu koku piyasada dağ esintisi adı altında satılan tuvalet temizleyicilerle %90 oranında aynı. Hatta tam olarak daha önce kullanmış olduğum şu ürünle aynı. Çok büyük benzerlik gösteriyor bileğimdeki kokusu. 


Şimdi biliyorum aklınıza yine kenzo jungle muhabbeti gelmiştir. Ancak inanın abartmıyorum. Benim tenimde yarattığı izlenim bu şekilde ama benim tasvirlerimi boş verin, eğer bu kötü sentetik silhat’ı abarttığımı düşünüyorsanız lütfen yabancı inceleme sitelerindeki olumsuz yorumları okuyunuz. Ha sizin teninize uyup çok güzel kokmuşsa ne ala, ben o şanslı azınlıktan birisi olamadım. Bakınız bazı yorumlar:

I swear this smells like Ben Gay

That'a synthetic and herbal smell touched by hints of mint that did not work for summer actually

Ice Men is totally gross

Smells like a wintergreen dangly car deodorant

Smells like Vicks Vaporub with some coffee and nutmeg

Smells like Jif or a similar cleaning product to me. Can't imagine wearing this

Bakın bu tip yorumları öyle her parfümde göremezsiniz. Bunları paylaşmamın sebebi anlayın ki abartmıyorum. Sadece kötü parfümlerle haşır neşir olmaktan hoşlanmıyorum. 

Neyse efendim, bu açılıştaki fecaat durumdan sonra, acaba hiç mi toparlamıyor düzelmiyor mu diye sorabilirsiniz. Açılışın yaklaşık yarım saat sonrası bu keskin mentollü yapı hatırı sayılır oranda zayıflamış oluyor. Ancak koku karakteristiği hiçbir şekilde değişmiyor. Muskat çok diplerden ara ara kendini gösteriyor ama kokuya bir derinlik boyut katabilecek kadar etkili olamıyor. Yoksa temiz bir muskat kokusu. Aynı şekilde ilginçtir misk ilk açılıştaki anlık rolü dışında bir daha ortalarda görünmüyor. Hal böyle olunca ve o yeşil mentollü yapı da sönmeye başlayınca, silhat daha kendi koku karakteristiğini gösteriyor. Bilirsiniz saf silhatın topraksı bir kokusu vardır ve bundan dolayı başka notalarla dengelenir. Burada da silhatın o topraksı kokusunu net şekilde almaya başlıyorsunuz, tıpkı ıslak saksı toprağı kokusunu andıran bir koku. Bu kokunun çıkmasının sebebi de baştaki yeşil fazının uçmaya başlamış olması. Silhat önce yeşil sonra topraksı kokar. Fakat yeşilliğini bu kafuru mentollü yapıya kaptırmış oluyor. Ki kendisinin de çok doğal koktuğu söylenemez zaten. Muskat hala uçurumun dibinden bağıran biri gibi kendini göstermeye çabalasa da nafile olmuyor. 


Tüm bu bir saatlik süreçte koku dolgunluğunun önemli bir kısmını kaybetmiş, üçte, dörtte biri oranında hafiflemiş oluyor. Bu bana sorarsanız biraz ani, o kadar dolgundan bir anda sönük bir hale gelmesi bu kadar kısa sürmemeliydi. Bu aşamada zayıfladığı için artık koku rahatsız etmiyor ancak bu sefer pratiklik anlamında düşündürücü oluyor çünkü her dakika hızla sönümlenmeye devam ediyor. Çok iddialı başlayıp çabuk sönen bir koku oldu. Oturduktan sonra belki biraz odunsu notalar ortaya çıkıp biraz zenginlik katarlar diye beklediysem de,  onlar da kendilerini pek gösteremediler. Parfüm ancak 2 saat geçip iyice yumuşadıktan sonra "parfümvari" bir hal alıyor ve kabul edilr kokmaya başlıyor.


Özetle; her ne kadar mugler parfümlerine özgünlük ve sıradanlıktan sıyrılma adına haklarını vermek gerekse ve ice-mende tamamen farklı yapısıyla buna dahil bir parfüm olsa da, geriye kalan tüm noktalarda kabul edilemeyecek kadar başarısız bir parfüm. En başta kokusu çok az insanın beğenebileceği bir koku, çok jenerik, basit ve ucuz kokan bir koku. Harman fazla sade, tek boyutlu ve asla kabul edilemeyecek derecede sentetik düzeyde. Kısa açılış sonrası hızla zayıflayan yapısını da düşündüğümde bu parfüm neresinden tutmaya kalksam dökülen bir parfüm oldu benim için. Otur! Sıfır.

Fark edilirliği ilk yarım saat iyi ama sonrasında hızla sönüp tene yaklaşmasından dolayı kötü. Kalıcılığı da aynı şekilde vasat 4 saatte uçmuş oluyor ancak zaten bu 4 saatin epey öncesinde de fazlaca zayıflamış oluyor. Ice*Men adı gibi keskin taze, temiz koku karakteristikli bir parfüm, bundan dolayı sıcak günlere de uygun ancak soğuk kış günlerinde bile uyum sağlar. Daha ziyade genç kullanıcı grubu hedeflenmiş gibi ve günün her saatinde kullanılabilir eğer kullanılmak istenirse. Ben bu parfümde hiçbir olumlu yön bulamadım aksine fiyatına göre müşteriyle alay eden bir kaliteye sahip. Bundan dolayı paranızı ziyan etmeyip uzak durmanızı önereceğim parfümlerden birisi. Benim de kullandığım en kötü parfümlerden birisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder