25 Haziran 2011 Cumartesi

Creed - Neroli Sauvage (1994)

"bana sorulsa seçeceğim turunçgil parfümü bu parfümdür.. "



Neroli Sauvage, çeşitli ortamlarda Creed' in adı çok fazla geçip, üzerinde çok fazla konuşulmayan, ama buna nazaran oldukça başarılı olan çok hafif bir turunçgil parfümü. Neroli; acı portakal dediğimiz turunçgil türünün, çiçeklerinden elde edilen bir yağ türü. Genelde sözlüklerde portakal yağı olarak da adlandırılıyor. Fakat portakal yağı ile neroli yağı farklı esanslar.

Neroli yağının elde edildiği portakal çiçeği

Yazılarımda neroli yağı ya da neroli tabirini görürseniz bundan bahsettiğimi bilin. 94 çıkışlı parfüm, klasik bir turunçgil kokusu.

Neroli Sauvage' ın harmanı:

üstte: bergamut, acı portakal, greyfurt, limon, verbana otu
ortada: portakal çiçeği
altta: amber, sandal ağacı

notalarından oluşuyor. Sade ve basit bir harman. Zaten turunçgil parfümleri genelde son derece basit harmanlara sahip oluyor. Harman çok iyi. Notaları tek tek, doğal ve taze olarak alıyorsunuz. Sanki yeni sıkılmış gibi. Hiç bir sentetiklik yok. Tüm notalar arası denge de çok iyi ayarlanmış, birbirlerinin önüne geçmiyorlar. Parfüm ne saldırgan, ne de çok sönük ama çoğu turunçgil kokusu gibi tene yakın kalıyor. Bunun dışında minimalist harmanına dair söylenebilecek çok fazla bir şey yok.


Kokusuna gelmeden önce neroli sauvage' in kalıcılığına değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi turunçgil kokuları, doğaları gereği az kalıcı olurlar. Bu; parfüm dünyasındaki en uçucu esansların turunçgil notaları olmasından kaynaklıdır. Yani doğal turunçgil harmanlı parfümünüzün, aromatik ya da oryantal harmanlı başka bir parfümünüz kadar kalıcı olması mümkün değildir. Tahmin edebileceğiniz üzere neroli sauvage' da da durum aynı. Harmanının büyük bir kısmını turunçgil esansları oluşturuyor ve bundan dolayı kalıcılığı en fazla vasat denilebilecek bir seviyede. Bir başka platformda parfüm için önceki incelememde 

"kalıcı olsaydı favorilerimden biri olabilirdi ama, şişesi 300 lira olan bir parfümün gün boyu arada bir tazelenmeye ihtiyaç duyması utanılacak bir şey." 

yorumunu yaparak incelemeyi bitirmiştim. Ancak aradan bir süre geçtikten sonra bir düzeltme yaptım. Orada şöyle yazmıştım:

"arkadaşlar böyle demişim ama hala kokusunu çok özlüyorum. Cidden çok iyi kokan bir koku. Aradan geçen bu kadar zamandan sonra git ve bdp dahil tüm creed' ler arasında kokusunu en çok özlediğim creed parfümü olmaya başladı. Dolayısıyla parası olan alsın, tazeleyip kullansın diyorum. Bu tazelik kolay bulunmuyor."

Evet, neroli sauvage çok az parfümün yapabildiği bir şeyi yapmıştı; kendini özletmek. 300' den fazla parfüm kullandım, bana bu hissiyatı yasatabilen parfümler 2 ya da 3 tanedir. Fazla seçici, mükemmeliyetçi bir yapıya sahibim, dolayısıyla pek çok insanın kolayca beğendiği, favorileri olarak gördükleri şeyleri çok basit ya da başarısız görebilen bir yapıya sahibim. Dolayısyla neroli sauvage gerçekten iyi iş çıkardı. Tüm o kalıcılık problemine rağmen, taze turunçgil kokusu çok başarılı. 

Şimdi kokusuna gelelim. Neroli sauvage git' in biraz daha portakala odaklanmış hali gibi kokuyor. Fresh tarzda, tertemiz, doğal portakal çiçeği kokusuna sahip. Özellikle ilk açılış "oh mis gibi" dedirtiyor. Taze turunçgil bombardımanı. Sonrasında ferah odunsu notalar duyulabilse de özünde fresh bir turunçgil kokusu şeklinde kalmaya devam ediyor. Amber varla yok arası, dengeleyici olarak kullanılmış. Turunçgiller çiğ ya da ekşi değil. Daha olgun, tatlımsı yapılı. Davidoff Cool Water' ı da bazen çok hafif andırıyor. Ki zaten bildiğiniz gibi git neredeyse bir cool water klonu. Finalde, kimsenin kokusuna kötü diyeceğini zannetmiyorum.


Özetle; kalıcılık kusuruna rağmen çok başarılı bir turunçgil kokusu. Bana sorulsa seçeceğim turunçgil parfümü bu parfümdür. Belki sofistike, olgun ya da centilmen kokusu karakterinde olmayabilir, ancak bu parfümdeki taze turunçgil kokusu benim için rakipsiz.

Fark edilirlik ortalamanın biraz altı. Çok sönük değil ama biraz tene yakın. Kalıcılık kötü. Sık sık tazeleme gerektirecektir. Uygun yaş grubu 16 ve üzeri. Her mevsim ve her saatte kullanılabilir. Canlı ve temiz yapısıyla neşe verecek, canlandırcı bir parfüm. Ben bu parfümü kuvvet sorunlarından dolayı, bir turunçgil parfümü arayanlara değil de, arada sırada koleksiyonundan çıkarıp, kendisi için sıkıp, kendi kendine sürekli bileğini koklayan, kokuyla mest olmayı seven bencil parfüm hastaları için şiddetle öneriyorum. Benim de içerisinde bulunduğum bu hastalıklı gruptansanız kaçırmayın derim. Bunun dışında kalan tüm sağlıklı parfüm kullanıcıları çok güzel doğal kokusuna rağmen, ancak bir edc kuvvetinde olabilen, sade bir turunçgil kokusu alacaklarını bilerek hareket etmeliler.

12 Haziran 2011 Pazar

Acqua di Parma - Acqua di Parma Colonia (1916)

"iki ucu çok kopuk bir parfüm.."

 

Lüks italyan markasının 1916' da çıkan ilk parfümü olan parma kolonyası, özellikle traş forumlarında ("traş forumu mu?" deyip gülmeyin, onbinlerce kullanıcıya sahip, yüzbinlerce konu içeren ortamlardan bahsediyorum) hala adından sıklıkla söz ettiren, pek çok kişinin favorilerinden olan, kaliteli bir ürün. Klasik bir turunçgil parfümü. Kolonya diye geçiştirilemeyecek bir ürün.Fakat çok büyük bir problemi var ama önce teknik detaylar.

Acqua di Parma Colonia' nın harmanı:

üstte: bergamut, portakal, biberiye
ortada: yasemin, gül, lavanta, sedir, verbana
altta: beyaz(sentetik) misk, amber, silhat, kabe samanı, sandal ağacı

notalarında oluşuyor. Yeterli bir harman. Harman gerçekten çok üst düzey kalitede. Nadir Creedlerde görebileceğiniz kalitede desem yeterli olur. İlginç olarak çift karakterli geçişken bir koku. Yani açılışı ile oturması arasında ciddi bir karakter değişimi oluyor, bu parma kolonyasında o kadar fazla ki, sanki iki farklı  parfüm sıkmışsınız izlenimi uyandırıyor. Zaten en önemli sorun da burada. Normalde geçişken parfümler zevklidir, heleki bu geçişler 3 faz ise harikadır. Buna en güzel örneklerden biri olarak Paul Smith Story gösterilebilir. Fakat parma kolonyasında durum farklı, fazla arası boşluk çok fazla, tamamen birbirinden kopuk şekilde. 

Nasıl koktuğundan bahsedersem bunu daha iyi anlayacaksınız. Acqua di parma colonia gayet güzel, yeşil, ekşi, acı bir turunçgil kokusu olarak başlıyor. Burası gerçekten güzel ve kaliteli. Biberiye ve lavanta hafiften keskin turunçgillere eşlik ediyor. Ancak ilginç bir şekilde 15 dakika kadar sonra ancak bir miskseverin beğeneceği kuvvette, pudramsı kuru sabunsu bir amber/misk kokusuna dönüşüyor. Aradaki değişim o kadar kuvvetli ve belirgin ki; kokunun böyle fresh bir havadan, bu kadar kuru bir misk kokusuna dönüşmesini insan algılayamıyor. İşte sorun burada; eğer ben misk kokusu istiyorsam bu kadar kolonya havasında canlı ve dolu bir turunçgile ihtiyaç duymam. Yok eğer yaza da uygun hafif, taze, canlı bir turunçgil kokusu istiyorsam o zaman amberle tatlılaştırılmış, kuru ve tüm parfüme hakim olan misk kokusu isteyeceğim en son şeydir. 

Kullandığım parfümler içeresinden parma kolonyasının değişkenlikte en agresif ve abuk parfüm olduğunu belirteyim. Aradaki hiçbir nota kendini gösterip durumu kurtarmıyor. Eğer alacaksanız sadece zengin turunçgillerle açılan, ama özünde kuvvetli misk temalı bir parfüm ya da kolonya aldığınızı bilin. 

Bu agresif geçişin ten uyuşmazlığı sebebiyle olabileceğini düşünüp, nette biraz araştırma yaptığımda olumsuz eleştirilerin çoğunda aynı şeyden bahsedildiğini görüp, emin oldum. Büyük ihtimalle sentetik olarak üretilen beyaz misk notası iyi dengelenemediği için durum böyle. Halbuki çok daha az kullanılsa gayet güzel bir parfüm, ya da traş kolonyası olabilirmiş. Şu haliyle mantıksız, dengesiz, ağır bir parfüm olduğunu düşünüyorum.


Özetle; arası olmayın, iki ucu çok kopuk bir parfüm. Ara notaların eksikliği ve alt harmanın fazla kuvveti çok güzel olabilecek bir ürünü bana göre kullanılmaz hale getirmiş. Yine de gerek üst fazın, gerek alt fazın oldukça beğenilesi, kaliteli yapıda olduğunu söyleyeyim. 

Kalıcılığı bir edc için şaşırtıcı derecede ortalama üzeri, farkedilirliği ortalama altı. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. Çok ağır olmasa da biraz olgun bir parfüm. Genel olarak kışlık ve belki sonbaharlık bir ürün. Açılışına aldanıp sıcak havada kullanmaya kalkarsanız fena bayacaktır. Eğer dengeli, tutarlı parfümleri seviyorsanız uzak durun derim. Sadece misk temalı parfümleri özellikle seven kullanıcılara denemelerini önerebilirim. Bunun dışında kalanlar çok dengesiz gelişen bir parfüm/kolonya alacaklarını bilerek, önceden mutlaka denesinler. Fotolar; BladeRunner001.


Aramis - Aramis (1965)

"Koku olarak gerçekten kendine has, zengin kokuya sahip bir parfüm.."



Yine parfüm dünyasının oldukça önemli elemanlarından bir başkası. Aramis pour homme. 65 çıkışlı parfümümüz odunsu şipre tarzında ve Aramis' in hala en popüler parfümlerinden bir tanesi. Sert olmamakla beraber sonuçta maskülen olan parfümün, bu tarz parfüm önerisi yapılan başlıklarda adı sıkca geçmekte. Hemen detaylara inelim.
Aramis' in harmanı:

üstte: aldehitler, tarhun, bergamut, gardenya, yonca, kekik, mürrüsafi
ortada: silhat, adaçayı, yasemin, süsen kökü, kakule
altta: deri, sandal ağacı, amber, misk, hindistan cevizi, kabe samanı, meşe yosunu


notalarından oluşuyor.  Dolu ve detaylı bir harman. Açıkcası bana bu notalarla, bu dizilimde, bu kadar detaylı başarılı bir harmandanı sorsalar, başarılamayacağını düşünürdüm. Ancak Aramis gayet iyi iş çıkarmış. Daha doğrusu babası Bernard Chant iyi iş çıkarmış. Kendisinin çok fazla tasarladığı parfümü olmasa da, çıkardıkları parfümler başarılarıyla "az olsun öz olsun" sözünü doğruluyor. Harman gayet güzel, taze, doğal. Kalitesi iyi. Bir YSL değil belki ama, ben genel olarak aramis' i Calvin Klein' dan iyi, gucci ile yakın görüyorum harman kalitelerinde. Oldukça tatminkar. Hatta Jhl, tuscany gibi parfümleri Ralph Lauren kalitesinde. Harmanda sentetiklik yok, notaları tek tek algılayabiliyorsunuz. Gardenya gibi çok güzel kokulu bir çiçeği harmanda içerse de pek göstermiyor. Bu tarz klasik bir harman içerisinde hindistan cevizi notası şaşırtıcı olsa da, bu da pek hissedilmiyor. 



Koku olarak gerçekten kendine has, zengin kokuya sahip bir parfüm. Bunun en büyük nedeni her notayı tek tek ama dengeli şekilde sırayla ortaya çıkarması. İlk sıkışta kuvvetli bergamut ile mürrüsafi reçinesi yumuşacık ve taze şekilde vuruyor. Sonra hemen adaçayı, kakule ile karışarak tıpkı anason'u andıran şekilde hissedilmeye başlıyor ve yerinde asılı kalıyor. Adaçayını hiç sevmememe rağmen, bu güzel kombinasyon beni rahatsız etmedi, daha ziyade anason diye düşünüyorsunuz. Aralarda silhat ve meşe yosunu parfüme yumuşak tatlımsı bir hava veriyor. Alt harmandaki diğer tüm tatlımsı notalar deri ile birleşince de ortaya sanki; dalin bebe şampuanının tatlılığının alınıp, biraz bergamut kokusu eklenmiş hali gibi kokan, memnun edici bir koku çıkıyor.  Yumuşak, zengin, nemli, çok hafif tatlımsı bir koku. Ama tüm bunları yaparken olgun karakterinden taviz vermiyor. Sert olmadığı gibi cıvık da değil.


Böyle yumuşakbaşlı, canlı bir maskülen yaratmak gerçekten zor. Özellikle 65 çıkışlı bir parfüme göre çok daha zamanının ötesinde modern bir kokusu ve karakteri var. Hatta yıllanmıyor diyebilirim. Koku karakteri olarak doğrudan benim koleksiyonuma almasam da, bu benim kişisel tercihlerimle alakalı ve sizi yanıltmasın Aramis gerçekten başarılı ve adını hak eden bir parfüm. İlk kez deneyeceklerin oldukça büyük bir kısmının beğeneceğini düşünüyorum. Ciddi olarak tek eleştireceğim yanı böyle iyi bir parfüme çok daha güzel bir şişe tasarlanabilirdi, ancak aramis şişeye çok önem firmalardan biri değil.

Külçe altın misali, hepsini istiyorum

Özetle; üzerinde verilen emek açıkca ortada olan, kokusuyla, zamanına göre modernliğiyle, harmanının kalitesiyle son derece olmuş bir parfüm. Tek bir tarza yönelmemiş olmasıyla geniş kitlelere kolayca ulaşabiliyor.


Kalıcılık ve fark edilirliği ortalama. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. Ama bazı 20-25 arası kullanıcılar da kullanabilir. Buradan öyle pek de has bir maskülen olmadığını anlamışsınızdır. Bunun bir diğer nedeni zamanının ötesinde bir modernliğe sahip olması. Sıcak yaz günleri dışında her an kullanılabilir. Hemen her ortama ve mekana uyacaktır. Bu tarz modern, taze ve hafif maskülenleri seviyorsanız şiddetle denemenizi tavsiye edeceğim kendine has başarılı bir parfüm.

Dunhill for Men - Dunhill (1934)

"30ların parfümlerinin görmüş geçirmiş, efendi adam parfümü karakterine sahip.."



Günümüzdeki güncel Dunhill parfümlerinin ne kadar rezil, ne kadar çöp parfümler oldukları ortada. Dunhill; bugün hala parfüm piyasasında bulunabiliyor olmasını da, eskiden çıkardığı birkaç kaliteli parfümün ekmeğini yiyor olmasına borçlu. İşte incelemesini verdiğim Dunhill for Men de ilk ve en iyi Dunhill parfümü. 1934 yılında çıkan ve hala üretilen parfüm baharatlı odunsu tipte olgun, maskülen bir parfüm.

Dunhill for Men' in harmanı:

üstte: limon, lavanta, sardunya, muskat, adaçayı
ortada: gül, zambak, odunsu notalar, yasemin, karanfil
altta: kabe samanı, sandalağacı, meşe yosunu, sedir, tonka fasulyesi, deri

notalarından oluşuyor. Bakınca dönemi için gayet sıradan bir harmanı var. Hatta orta harmanı standart bir kalıp adeta. Harman çok başarılı ve kaliteli. Köşeli ya da sert değil. Çok güzel dengelenmiş bir yapıda. Karanfil, sedir, kabe samanı, tonka, muskat hepsi orada, ama özellikle dikkat ederseniz. Etmezseniz tek bir vücut olarak kokuyorlar. Açıkcası Dunhill' in harmanı hakkında bulunabilecek pek bir olumsuzluk yok gibi. Herşey olması gerektiği şekilde.


Kokusuna gelelim. Hafiften eski berber dükkanıvari bir kokusu var. İlk açılışta kimyon ve lavanta kokusu vuruyor ancak çabucak dağılıyorlar. Sonrasında diğer baharatlar eşliğinde, odunsu bir deri kokusu şeklinde.  Ama deri fazla kuvvetli değil. Limon' da eau suvage' da olduğu gibi kaliteli bir şekilde kullanılmış. Notaların genel bir harmanı var. Azzaro gibi köşeli ve vurucu da değil. Çıkış yılı olarak da 80lerden olmadığından bu tipte olması mümkün değil. 30ların parfümlerinin görmüş geçirmiş, efendi adam parfümü karakterine sahip. Ancak modası geçik, eski kafa bir kokuya sahip değil. Sadece yaş olarak oturaklı kişilere uygun.

Duınhill for Men, edc tipi bir ürün. Dolayısıyla falza kuvvetli, dolgun değil. Fakat cılız ve sönük de değil. Parfüm genel olarak Dunhill'i Dunhill yapan, en iyi parfümü olarak kabul ediliyor ki, buna ben de tamamen katılıyorum. Kalitesi X-centric gibi çöplerden çok daha üst düzeyde. 

Özetle; Dunhill for men, kaliteli oturaklı ve olgun bir parfüm. Sadece Dunhill' in en iyi ürünü değil, dönemi parfümler arasında da en iyilerinden birisi. Zaten başarısını sürdürmeseydi hala üretilmezdi.



Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama. Bu bir edc için hiç de fena değil. Olgun ve oturaklı yapısından dolayı 50 yaş ve üzerine uygun bir parfüm. 45 altına fazlaca ağır ve ciddi gelebilir. Yaz dışında her dönem kullanılabilir. İç ve dış mekanlara, iş yemeği gibi ciddi ortamlara gayet uygun. Yaş grubunuz uygunsa ve oturaklı, efendi adam kokularını seviyorsanız mutlaka denemenizi tavsiye edeceğim başarılı ve elegant bir parfüm.

Givenchy - Monsieur de Givenchy (1959)

"dönemi için fazlaca minimalist bir parfüm.."  


İşten Givenchy' nin Givenchy olduğu dönemlerden kaliteli bir koku. Klasik ve has bir maskülen koku. 59 çıkışlı monsieur de givenchy bir aromatik turunçgil kokusu olarak oldukça hafif yapılı bir maskülen. Basenotes' ta en övülen maskülen parfümlerden birisi olmakla beraber, bazılarınızın artık şaşırmayacağı üzere ben o kadar başarılı bulmadım. Bu kötü olmasından değil, yorumların beklentileri fazlaca arttırmasından dolayı. 

Monsieur de Givenchy' nin harmanı:

üstte: karanfil, tarçın, biber, limon
ortada: lavanta, lemon verbana
altta: sandalağacı, meşe yosunu, misk


notalarından oluşuyor. Sade ve ilginç bir harman. Karanfil ve tarçın kuvvetli yapılarından dolayı nadiren üst notalarda kullanılan notalar. Ayrıca harman dönemine göre alışılmadık derecede sade bir harman. Ne yazık ki gözlerin harmanda aradığı çeşitliliği, burun da aynen arıyor. Çok sade değil, ancak sürekli birşeyler eksikmiş gibi hissettiren bir harman. Araya bir iki çiçek, belki amber, biraz daha aromatik ot eklenseymiş daha zengin, akılda kalıcı bir parfüm olabilirmiş. Şu haliyle kötü olmasa da çok tatmin edemeyen bir harman. Ancak halihazırdaki notalar döneminden beklenileceği üzere gayet kaliteli, doğal ve balanslı. Başarılı bir şekilde üstteki karanfil ve tarçının ağır ya da kuvvetli olmaları engellenmiş Sadece ufak nüanslar katıyorlar. Sert ya da köşeli değil, yumuşak ve uysal bir parfüm. Hatta biraz fazla uysal.



Kokusu 70ler tarzı klasik yeşil, elegant, centilmen kokusu sınıfında. Sulu yeşil, biraz aromatik, biraz odunsu. Her daim alttan limon. Rakiplerine göre biraz daha turunçgilli ve sabunsu. Benzer tarzdaki parfümlere örnek olarak eau sauvage, bogart, gres, pierre cardin örnek verilebilir. Bana göre bu karakterdeki parfümler arasında en iyisi hala tartışmasız pierre cardin pour monsieur.  Monsieur de givenchy tüm bu parfümlere göre biraz sönük, mazlum kalmış bir centilmen kokusu gibi. Harmanı ve kokusu ortalamanın üzerinde ve güzel ancak, sade, sakin ve biraz sönük yapısı cekiciliğini ciddi anlamda azaltıyor. Çünkü dönemi için fazlaca minimalist bir parfüm.  




Özetle, basit olarak baktığınızda tatminkar, ancak detaylara inip, beklentilerinizi arttırdığınızda rakiplerinin gerisinde kalan, kalitesinden ödün vermese de, heyecan veremeyen sade yapısından dolayı çekici olamayan bir parfüm monsieur de givenchy. Yine de Givenchy' nin yapmış olduğu en kaliteli parfümlerden birisi. en azından bugünkü bazı sentetik çöp ürünlerini düşünürsek, bir zamanlar ne kadar kaliteli parfümler yapabildiğini göstergesi. 


Fark edilirliği ve kalıcılığı bende ortalama altı. Uygun yaş grubu 30 ve üzeri. Sıcak yaz günleri dışında kalan zamanlarda kullanılabilir. İç ve dış mekanlara uygun. Fakat sönük yapısından dolayı kendisini fazla gösteremediğini aklınızda bulundurun. Belirli bir kalitesine sahip bir centilmen kokusu olmasına rağmen, yukarıda özetlediğim zayıflıklarından dolayı öneremeyeceğim. Yine de; oturaklı, sert olmayan, yumuşakbaşlı centilmen kokularını seviyor, ama detaylı harmanlardan hoşlanmıyorsanız bir deneyebilirisiniz.

Roger & Gallet - Vetyver (1974)

"canınız temiz ve canlı bir kabe samanı istiyorsa, sıktığınız anda size istediğiniz veren bir parfüm.."


Roger & Gallet daha önceden de yazdığım gübü ülkemizde neredeyse hiç bilinmeyen ve hak ettiği değeri görmeyen bir marka. Öyle bir marka ki, her zaman kaliteli, dolgun adeta saf parfüm seviyesinde esanslarıyla bilinen bir marka. Kalbi zayıf olanlara göre değil. İncelemesini verdiğim Vetyver, adından da anlayabileceğiniz üzere bir kabe samanı temalı parfüm. Şimdiye kadar kullanmış olduğum en iyi kabe samanı temalı parfümlerden de birisi. O kadar çok övülen ve en iyi kabe samanı parfümü olarak gösterilen encre noire de fikrimi değiştirmedi. 74 çıkışlı vetyver odunsu şipre tipinde, dolgun ve temiz yeşil bir parfüm.

Vetyver' in harmanı:

üstte: portakal, biberiye, lavanta, portakal yağı, bergamut, limon
ortada: karanfil, köknar, tonka fasulyesi, süsen kökü ,sedir
altta: tonka fasulyesi, amber, misk, meşeyosunu

notalarından oluşuyor. Güzel bir harman. Bol turunçgiller, sonra odunsu notalar ve çok klasik bir alt harman. Kullanımı sınırlandırılmış olmasından dolayı güzelim meşeyosunu notasını bu dönemlerin parfümleri de olmasa hiç göremeyeceğiz. Harmanı gayet dengeli, kaliteli ve doğal. Çok canlı ve doğal kokuyor. 

Notalara bakıp ağır olacağı izlenimine kapılmayın, gayet taze bir kabe samanı kokusu. Parfüme esas hakim olan notalar turunçgiller ve kabe samanı. Ekşimsi-asidik yoğun yeşil turunçgillerle bezeli hafif tatlımsı bir kabe samanı düşünün, işte bu şekilde kokuyor. Guerlain vetiver gibi kuru sabunsu değil, ekşi, sulu çimensi bir yapıda. Bir r&g için son derece hafif bir yapıda. Ama onların klasik dolgunluklarına sahip. Bu bakımdan ne bir original vetiver gibi, ne de encre noir gibi sıklıkla ya da düzenli kullanılabilir değil. Ara ara uygun dönem, zaman, ya da anda kullanılacak bir parfüm.

Karakteristik olarak sade bir parfüm. Daha ziyade kolonya. Zira kendisi bir edc. Dolayısıyla bir encre noire sofistikeliğinde değil. Ama canınız temiz ve canlı bir kabe samanı istiyorsa, sıktığınız anda size istediğiniz veren bir parfüm. Ki çoğu r&g de bu şekilde ilgili temaya odaklanan ürünlere sahip. Açık ve net. 

mis gibi sabunlar

Özetle Vetyver; hem r&g' nin en iyi ürünlerinden biri. Hemde kabe samanı temalı en iyi ürünlerden biri. Ekşi turunçgiller ve çimensi kabe samanı. Gerek edc yapısından, gerek de temasına fazlaca yönelik, komplike olmayan yapısından dolayı vetyver'e bir parfüm değil de çok çok kaliteli bir kolonya olarak bakabilirsiniz. Tıpkı Acqua di Selva gibi.



Fark edilirlik ortalama. Kalıcılık edc olmasından dolayı vasat. Dolgun yapısından dolayı fazla tazelemeye de gelmiyor. Bu bakımdan nerede, nasıl, ne oranda kullanacağını bilen tecrübeli bir kullanıcıya ihtiyaç duyuyor. Uygun yaş grubu oturaklı yapısından dolayı en az 25. Her mevsimde kullanılabilir. Canlı yapısından dolayı açık havaya ve günün erken saatlerine çok uygun. Ufak kaprislerine dayanabilecekseniz ve canlı temiz bir kabe samanı kokusu arıyorsanız mutlaka denemenizi öneriyorum. Ama aklınızda bulunsun özellikle üst sınıf bir parfüm arayanlara değil de, temalı bir ürün isteyenlere göre.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Emanuel Ungaro - Ungaro II (1992)

"Kadınları klişeleşmiş incir, bal, badem, çikolata, kakao, kahve, karamel ile değil de kendi silahları olan güllerle vurun.."
 


Parfümle biraz ilgili olan herkes, Ungaro pour l'homme üçlemesi ile diğer tüm ungarolar arasında kesin bir çizgi olduğunu bilir. Bu üçleme sanki başka bir parfümeri tarafından yapılmış gibi farklı ve özeldir. Hatta parfüm dünyasındaki en özel üçlemedir. Bugün serinin ortanca kardeşi Ungaro II konuğumuz. Kendisi 92 çıkışlı baharatlı oryantal tipinde, yine çok kompleks bir parfüm. Ne yazık ki artık üretilmiyor. Ancak hala bulunabiliyor.

Ungaro II' nin harmanı:

üstte: portakal, kişniş, lavanta, fesleğen, portakal yağı, bergamut, limon
ortada: karanfil, zencefil, biber, süsen kökü, yasemin, gül, sardunya
altta: deri, amber, sandal ağacı, tonka fasulyesi, silhat, misk, asilbent, vanilya, sedir, misk kedisi

notalarından oluşuyor. Normal bir parfüm için son derece yoğun görünecek böyle bir harmanı, pour l'homme serisinde görünce şaşırmıyoruz. Zengin harman nedir sorusuna örnek olacak bir harman. Ayrıca harmandaki piramitin ne kadar düzgün inşa edildiğine dikkatinizi çekerim. Üstte canlı turunçgiller ile hafif aromatikler. Otada baharatlar ve çiçekler. Altta tatlı, hayvansı ve odunsu notalar. Çok kibar bir akış görünüyor. Bir parfümün iyi olması için böyle kalıp bir harmana sahip olması gerekmese de, bu yapı basit görünmesine rağmen her üreticinin kolayca beceremediği bir tip.  

Peki bu kadar yazdım, ungaro II harman olayını kotarabilmiş mi? Bu kadar notayı kusursuzca harmanlayabilmiş mi? Pek değil. Harmanı için muhteşem diyemem ancak tatminkar diyebilirim. Akış çok güzel, köşelilik yok, ungaro III' te olduğu gibi her nota yer yer öne çıkıp algıları zorlamıyor. Peki o zaman sorun ne? Sorun şu ki, ungaro II böyle bir harmandan beklediğinizi veremiyor. Evet notalar son derece doğal, sentetiklik yok. Ama o canlı, dolu turunçgillerde beklediğinizi bulamıyorsunuz. Keza alt notalar da öyle. Sanki notalar hep bir tedirginlikle ayarlanmış gibi. Ama kötü mü? Hayır kesinlikle. Bu sadece bir parfümseverin parfümden beklentisi çok yüksek olup, istediğini bulamayınca çirkefleşmesi. O yüzden siz beni boşverin. Baharatlı oryantal tipine aldanmayık, son derece yumuşak ve gayet hafif yapılı. Bijanlardan daha daha hafif yapıda. O yüzden bayık, ağır bir koku olacağı korkunuz olmasın.

Kokusuna gelirsek. Tüm unagaro pour l'homme serilerinin koyu ve karanlık kokulara sahip olduğunu biliyoruz. Ungaro II' de farklı değil. Tıpkı Ungaro III gibi, o da koyu bir karaktere sahip ama biraz daha farklı. Ungaro III kapkara, gizemli yapısıyla tam bir gotik parfümken, ungaro II koyu fakat romantik yapısıyla da bir barok dönemi parfümü izlenimi veriyor. Maskülen bir parfüm ama sert ya da buruk değil. Aksine ekşimsi, tatlı, yumuşakbaşlı bir karakteri var. Bunu sağlamada en önemli nota gül notası. Gülün, üzerine şeker serpilip fırınlanmış limon hissiyatı veren üst harman ile karışmasıyla bence çok özel, romantik, duygulu, farklı bir koku ortaya çıkmış .buradaki gül kesinlikle bizim gül suyumuz gibi bir kokuyla alakalı dğeil. Çok elegant bir gül, tatlı limon karışımından bahsediyorum size. 


Tabi tüm parfüm bu iki notadan ibaret değil, hemen hemen tüm notalar hissediliyor. Ama genel koku karakteri tatlı ekşi limonla yoğurulmuş pembe güller ve altlarda onları ısıtan tatlımsı, hafif kirli havyansı notalar. Bazı platformlarda ungaro II' yi güller ve kan temasına benzeten yorumlar olmuş. Açıkcası ben zorlasam da kan hissiyatı alamadım. Çoğunlukla hemfikir olduğum konu, romantik bir koku olduğu. Burada barok koku dediğim için eski moda bir koku olduğunu düşünmeyin, aynı şekilde romantik ancak feminenlik barındırmıyor. Bir erkek parfümünün en orjinal hallerinden birisi aslında. İşte zaten bu özellikler ungaro üçlemesini bu kadar özel yapıyor. Koku güzelliği ortalamanın üzerende, herkese gitmeyecek olsa da özellikle beğenilmeyecek bir yanı yok. 

Özetle; serideki yerini tamamen hak eden, erkek parfümleri arasındaki en farklı ve özel parfümlerden biri olan özel bir koku. Koku, harman, genel beğeniye gitme açısından efsane denilemez belki, ama konsept ve yapı olarak en özgün parfümlerden.  Açıkcası artık parfüm dünyasında bu kadar özenilen parfümler olmadığı için üzülüyorum. Kişisel olarak; finalde, benim serideki nihai tercihimin ungaro III olduğunu hatırlatayım.

Kalıcılığı bende ortalama, fark edilirliği ortalama altıydı. Uygun yaş grubu ağır bir koku olmamasına rağmen, karakteristiğinden dolayı 30 ve üzeri. Koyu ve romantik yapısından dolayı daha ziyade sonbahar ve kış mevsimine uygun bir parfüm. Her türlü romantik ortam, yakın temas durumlarında gayet cezbedici olabilecek bir parfüm. Kadınları klişeleşmiş incir, bal, badem, çikolata, kakao, kahve, karamel ile değil de kendi silahları olan güllerle vurun. Tatlımsı, yumuşak maskülenleri seviyorsanız özellikle beğeneceğinizi düşündüğüm bu parfümü, ciddi parfüm kullanıcılarının koleksiyonları için de bulunmaz nimet olarak görüyorum.

5 Haziran 2011 Pazar

Chanel - Egoiste (1990)

"Tatlı, bayık, boğucu, bozuk öksürük şurubuna benzer bir kokuya sahip.."
 


90 çıkışlı, baharatlı odunsu tipteki maskülen yapılı Egoiste, bir başka popüler parfüm. Pek çok platformda en çok önerilen maskülen erkek parfümleri arasında yer alıyor. Fakat benim için  hayal kırıklığı oldu. Nedenlerine gelmeden önce biraz parfümü inceleyelim.

Egoiste' in harmanı:

üstte: maun, mandalina, brezilya gül ağacı, kişniş
ortada: karanfil, tarçın, gül
altta: deri, sandal ağacı, vanilya, tütün, amber

notalarından oluşuyor. Harmana baktığımızda egoiste' de neredeyse canlılık ve eğlencelilik adına hiçbir notanın olmadığını görüyoruz. Hep koyu, ciddi, oturaklı notalar. Harman doğal. Kalite yeterli düzeyde. Fakat genel olarak bir uyum sorunu var. Köşelilik pek yok ancak, notaların oranları iyi ayarlanamadığı için sürekli bunaltan bir yapısı var. Baharatlı bir odunsudan ziyade, oryantal bir odunsu gibi tatlı ve bayık davranıyor. Bunu görmek için sadece üst notalara bakmak yeterli. Utanmasalar mandalinayı da koymayacaklarmış. Maskülenlikle beraber, yaşlı bir kadın parfümünün bayık feminenliğine de sahip. Dolayısıyla saf bir maskülen ile alakası yok. Kesinlikle bir Antaeus değil.

Kokusuna gelirsek, bir yerde bir yorumcu 60 yaşında bir kadın gibi kokmak istiyorsanız egoiste kullanın demiş, aynen katılıyorum. Chanel' i kokoş bir marka olarak görmemin en büyük sebeblerinden biri de bu eski, ağır yapıları. Modern parfümleri ucuz ve sentetik, klasikleşmiş parfümleri kokoş. Bir türlü arası yok. Egoiste için, yine pek çok yerde elegant, kalite yorumları yapılmış Kesinlikle katılmıyorum. Tatlı, bayık, boğucu, bozuk öksürük şurubuna benzer bir kokuya sahip. Tarçın, karanfilin bu kadar ağır bastığı kokuya bazı yerlerde taze, yeşil gibi yorumlar yapan kişiler çıkmış. Bilemiyorum o yorumları yaparken ne içiyorlardı. Ama hem karakter, hem koku olarak egoiste, Calvin Klein Obsession' ın çok kötü ve vasat bir versiyonu gibi. İlginç bir şekilde beğenenlerin çoğunun belli yaşa gelmiş kadınlar olduğunu belirteyim. Fazla öznel ya da tutarsız mı geldi, kendiniz araştırabilirsiniz.



Özetle; platinum versiyonunun bilemem ancak standart egoiste, tatlı, bayık oryantalvari bir baharatlı odunsu parfüm. Uyumsuz harmanlı, her notasını kafasına göre savuran olmamış bir koku. Kendi içerisinde kakofoni ile zaman zaman baş ağrıtacak kadar ileri gidebilen kokoşun tanımı bir parfüm. Günümüz için bir miktar eski kafa kalmış olması da cabası.


Kalıcılık ortalama üzeri, fark edilirlik ortalama. Uygun yaş grubu 40 ve üzeri. Sıcak ve tatlı yapısından dolayı ancak kış mevsimine ve dış mekanlara uygun. Bu tarz tatlı, odunsuları seviyorsanız, CK Obsession çok daha başarılı bir parfüm. Uzak durmanızı tavsiye ederim.

Knize - Knize Ten (1924)

"Bazıları inat etse de, yaşanmış ve bitmiş bir parfüm.."  



Knize ten 1924 çıkışlı klasik bir deri kokusu. Hala  popüler bir koku. Hemen her yabancı parfüm platformunda her konuda önerilen, hakkında bol bol yazılan, çizilen knize ten, bende hiç beklemediğim bir şekilde hayal kırıklığı yarattı. Hatta sevmediğim tek deri kokusu diyebilirim. Bunu; çıktığı dönemden sonra birkaç kere yeniden formülize edilmiş ve yeni versiyonlarında ciddi kalite düşüşleri olmuş olması ihtimaline bağlardım ancak bizzat Knize' in sahibinden gelen bilgiye göre knize ten hiçbir zaman yeniden formülize edilmedi ve edilmeyecek. Sadece şişe ve ambalajlamada farklar olabilir. Dolayısıyla ya yorumlar abartılı ya ben anlaşamadım, ancak ülkemizden olumsuz yorumlar da az değil. Neyse inceleyelim.

Knize Ten' in harmanı:

üstte: bergamut, limon, portakal, biberiye, petitgrain
ortada: sardunya, gül, sedir, süsen kökü, karanfil, tarçın, sandal ağacı
altta: deri, misk, yosun, amber, kunduz yağı, vanilya


notalarından oluşuyor. Harmanının dolgunluğu ve kuvveti ortada. Bu özellikle 20li, 30lu yıllarda üretilen parfümlerde klasikleşmiş bir durum. Notalarda tam sentetik diyemesemde rahatsız eden bir yapaylık var. Tam anlamıyla doğal, temiz diyemiyorum. Ama sentetik de değil. Farklı bir yapıda. Burnu rahatsız eden plastiğimsi bir yapıda. Bu durum kunduz yağının yoğunluğundan kaynaklanıyor da olabilir. Koklamadan kağıt üstünde şekerlilik ve pudramsılık veren notaların fazlalığı zaten ipuçları veriyor. Süsen, karanfil, tarçın, kunduz yağı gibi parfümde pek de sevmediğim notalar çekinmeden bolca kullanılmış. Sonuç mu? Son derece yoğun, bayık, tatlı, buruk bir harmanı var. Harman uyumlu değil ve karanfil, tarçın, kunduz yağı gibi notalar ara sıra çok baskın hale gelip rahatsız ediyorlar. Dolayısıyla harmana ne varsa bol bol atılmış, kaliteli parfümlerde görülen balans, armoni hiç yok. Kouros bunun yanında light kalıyor.


Kokusu gerçek anlamda eksi moda ve günümüzden uzak kalmış. Açıkcası kullandığım parfümler arasında bu kadar modası geçik kokuya sahip parfüm karşıma ancak 2-3 kez çıkmıştır. Ciddi bir parfüm. Son derece koyu bir deri kokusu. Her ne kadar üst harmanda biraz turunçgil olsa da genel olarak koyu deri notasına, karanfil, tarçın, süsen, gül, amber, yosun, kunduz yağı gibi rayihalı ve koyu tatlı notalar eşlik ediyor. Dolayısıyla karakteri de böyle. 

Deri temalı parfümleri oldukça sevmeme rağmen, knize ten benim için kullanılabilir değil. Bunda, fazla kuvvetli karanfil, amber, kunduz yağı notalarının etkisi var. Eskimiş bir kemerinizin üzerine biraz bal, bolca karanfil ve biberiye dökerseniz sanırım knize ten benzeri bir koku elde edebilirsiniz. Açıkcası bana çok uyumlu ya da çekici gelmiyor.

Knize ten' in karanfil notası gibi bazı çok baskın notaların tüm harmanı ezmesi problemini bir kenara bırakırsak, en büyük problemi çok eski moda, geri kafalı bir kokuya sahip olması. Benim 70ler-80lerden kalma pek çok masküleni oldukça sevdiğimi biliyorsunuz. 1800lerden kalma parfümleri de denedim. Fakat knize ten farklı. Yabancı platformlarda Knize ten için bol bol elegant, kaliteli, sofistike yorumları göreceksiniz. Fakat bu kadar parfüm kullandıktan sonra ben biraz tecrübelendiysem, bana göre parfüm sadece; dedemsi, dedemsi ve dedemsi. Belki 50 yıl öncesinde elegant bir kou olarak kabul edilebilirdi, ancak yaşı çok fazla olmayan standart bir parfüm kullanıcısı için bir pratikliğinin olduğunu düşünmüyorum. Kendisiyle karakter olarak ancak 1889 çıkışlı Guerlain Jicky kapışabilir.


Özetle, son derece gerilerde kalmış, bence günümüzde pratikliği sıfıra yakın, ağır, bayık, bunaltan vasat bir deri kokusu knize ten. Bu kadar eleştiriyi de doğruda harmanındaki uyum sorunları yüzünden alıyor. Dediğim gibi 50-60 yıl öncesi için güzel bir deri kokusu, ama günümüze uygun değil. Bazıları inat etse de, yaşanmış ve bitmiş bir parfüm.

Fark edilirliği ve kalıcılığı ortalama üzeri. Uygun yaş grubu.. hımm, bilmiyorum belki 60. Ama gene de alıp dedenize eziyet etmeyin. Pierre Cardin Pour monsieur, azzaro falan hediye edin adama. Fazla ağır yapısından dolayı ancak kışın soğuk günlerde az miktar olursa kullanılabilir. 50 üzeriyseniz, eski yapılı fazla ağır parfümlerden çekinmiyorsanız bir deneyebilirsiniz, bunun dışındaki tüm kullanıcılara uzak durmalarını tavsiye ederim. Günümüze uygun çok daha modern yapılı deri parfümleri için versace l'homme gibi parfümleri deneyin. Fotolar; professorchaos.

Yves Saint Laurent - M7 Fresh (2004)

"bana göre başarısıyla orjinal M7' ı gereksiz kılan bir uyarlama.."
 



M7 faciasından sonra, M7 fresh' i deneme konusunda çok da istekli değildim açıkcası ama bu sefer ysl beni üzmedi. Normal versiyonundan 2 yıl sonra çıkan bu versiyon aynen adında belirtildiği üzere M7' ın çok daha kullanılabilir hafif bir versiyonu. Odunsu tip bir parfüm.

M7 Fresh' in harmanı:

üstte: mandalina, greyfurt, bergamut
ortada: zencefil, acı portakal, ödağacı
altta: kabe samanı, misk 

notalarından oluşuyor. Sade ve detaysız bir harman. M7' dan fark olarak biberiye ve adamotu kökünün çıkarılmış olduğunu görüyoruz. Harman doğal, sentetiklik yok. Ancak m7 karakteri üzeri; notalarda çok parlak bir canlılık yok, koyu parfümlerden. Ysl bu sefer gerçekten iyi iş çıkarmış. Biberiye ve adamotu kökünün çıkarılması ve ödağacı notasının iyice derinlere çekilmesiyle, son derece balanslı, armoni içerisinde ilerleyen bir harman yaratılmış. 


Hafif tatlımsı, aromatikvari odunsu kokusu sıkmayan, boğmayan bir yapıda. Yine M7 daki gibi hafiften gelen otsu, ilaçsı havası var, ama çok iyi dizginlenmiş. Üstteki turunçgiller açılışı çok taze bir hale getiriyorlar. Yine de koku yazlık değil. Ancak kalan 3 mevsimde sorunsuzca kullanılabilir. Genel yapısı itibariyle farklı ve orjinal bir parfüm. Maskülen değil, fakat oturmuş bir koku, oynak değil. Koku olarak benim tarzım değil ve koleksiyonuma girmez ama bu tarz tatlı otsu, odunsu kokuları sevenler beğenebilirler.Ysl bazı başka markaların yaptığı gibi "fresh" adı altında orjinalinden alakasız parfümler çıkarmak yerine, tam olarak aslını anımsatan ama onun hafif ve daha düzenli kullanılabilir halini yapan ve bu konuda çok başarılı olan üreticilerden birisi. M7 Fresh' te de durum farklı değil. Bir şekilde M7' ı beğendiyseniz ama sert, ağır ya da fazla kuvvetli geldiyse M7 Fresh sizin için mükemmel olacaktır.

Özetle; bana göre başarısıyla orjinal M7' ı gereksiz kılan bir uyarlama. Tam olarak Kouros - Kouros Fraicheur durumu. Aslından daha güzel ve başarılı bir light versiyon.



Fark edilirliği bende ortalama altı, kalıcılığı ortalama üzeriydi. Uygun yaş grubu 26 ve üzeri. Yaz dışındaki mevsimlerde kullanılabilir. Oturaklı bir koku olması nedeniyle ciddi ortamlara gayet uygun, ancak günlük olarak da kullanılabilecek farklı bir odunsu koku. En iyi ysl kokusu değil ama bir denemenizi tavsiye ederim.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Caron - L'Anarchiste (2000)

"En farklı parfümler listesine ilk sıralardan girecek parfüm, farklı olmayı sevenlere ya da koleksiyonerlere çok uygun..."


İşte erkek parfümleri dünyasının en farklı ve orjinal parfümlerinden bir tanesi. Önceki incelemelerimden Caron' ların zaten alışılageldik olmayan kendilerine has kokuları olan parfümler olduklarını biliyorsunuz. L'Anarchiste ise bu konuda çıtayı oldukça yükseltiyor, öyle ki 2000 çıkış yılına rağmen artık parfümseverler arasında kültleşmiş bir parfüm. Odunsu tip parfümün detaylarına inmeden önce teknik olarak değerlendirelim.

L'Anarchiste' in harmanı:

üstte: portakal çiçeği, mandalina, nane
ortada: sedir, sandalağacı, kabe samanı, lignum vitae
altta: misk


notalarından oluşuyor. Harman sade ve yeterli. Önemli kısım olan kokusuna gelmeden önce harmanından kısaca bahsetmek gerekirse;  doğal, uyumlu,dengeli bir harman olduğunu söyleyebilirim. Herhangi bir sentetitklik, köşelilik, agresiflik yok. 

L'anarchiste yapı olarak adına rağmen oldukça sakin ve yumuşak yapılı bir parfüm. Tüm caronlar gibi; sanki biraz dededen kalma elegant bir kokuymuş izlenimi veren bir yapıya sahip olsa da, ağır, eski kafa ya da bayık değil. Ama gerek karakteri olsun, gerek kokusu, gerek şişesi bana göre ben 60'lardanım diye bağırıyor. 



Kokusuna gelirsek en yumuşak ve günlük kullanılabilir caronlardan birisi. Ama bir yönü varki sürekli kullanımını bana göre engelliyor. O da çok farklı olan kokusu. Tam olarak kokusunu tarif et derseniz; odunsu kokularla desteklenen, kurutulmuş, fırınlanmış ya da karamelize edilmiş tatlımsı portakal kabukları gibi oldukça ilginç ve yumuşak bir kokuya sahip. Şekerli değil ama tarçınımsı karamelize bir tatlılık bu. Baştan sona tüm kokuya bu kremsi/plastiğimsi tatlılıktaki portakal kabuğu kokusu hakim. Bu açıdan gayet tekdüze. Bu son derece ilginç kokusundan dolayı az kişinin beğeneceği bir parfüm. Ancak beğenenlerde oldukça çok beğenecektir. 

Koku bir gourmand olmamakla beraber o tipe yaklaşan bir karakter çiziyor. Ne tam odunsu, ne gourmand, ne maskülen ne başka birşey. Tanımlaması, heleki kokusunu anlatması çok zor. Ben size ne kadar anlatsam da kendiniz denemeden tam olarak o hissiyatı yaşayamazsınız. Kesin olan şey çok farklı bir kokuya sahip olduğu. 

Genel olarak L'Anarchiste koku güzelliğinden değil de farklı ve eğlenceli yapısından dolayı elde bulundurulmak istenecek bir parfüm.  Ben şahsen türk kullanıcısının beğenisine pek uygun olmadığını düşünüyorum. Ama eğitimli burunlar ve ilginç tatları sevenler için koleksiyonluk bir ürün. Sürekli kullanımda sıkacaktır.

Özetle L'anarchiste, çok farklı, koku olarak özel, kendine has bir parfüm. Pratik günlük kullanımlık bir kokudansa koleksiyonluk bir koku. Yine de gourmand kokuları sevenler için ara sıra kullanılacak bir kışlık koku olabilir.


Kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ortalamanın biraz üzeri. Uygun yaş grubu 30 ve üzeri. Tatlımsı, ılık yapısından dolayı kışa uygun. En farklı parfümler listesine ilk sıralardan girecek parfüm, farklı olmayı sevenlere ya da koleksiyonerlere çok uygun. Standart kullanıcıya doğrudan önermeyeceğim, fakat merak ediyorsanız kötü bir koku olmadığını bilerek deneyebileceğiniz bir parfüm.


Caron - The Third Man / Le 3' Homme (1985)

"Klasik aromatiklerin tekdüze yeşilliğinden sıkılanlara kompleks bir alternatif.."
 



Yatagan' dan sonra ikinci Caron incelemem olan Third man, markanın genel olarak en popüler erkek parfümü. 85 çıkışlı ve aromatik odunsu bir parfüm olan the third man, hemen hemen tüm parfüm platformlarında en çok beğenilen ve önerilen caron' ların başını çekiyor. Peki bu ününü hak ediyor mu? Bakalım.

The Third Man' in harmanı:

üstte: lavanta, biberiye, anason, bergamut
ortada: sardunya, yasemin, gül, karanfil, eğreltiotu
altta: amber, misk, yosun, sedir ağacı, silhat, tonka fasulyesi, vanilya

notalarından oluşuyor. Harmana bakınca odunsu yönünden ziyade aromatik otsu yönlerinin ağır bastığını görüyoruz.  Neredeyse en rayihalı notalar kullanılmış. Ancak harmanı oldukça iyi dengelenmiş. Rahatsız eden, bunaltan, ağır bir yanı yok. Heleki yatagan'dan çok daha yumuşak bir parfüm. Ancak bunun bir caron olduğunu unutmamanız ve dolayısıyla fahrenheitvari hafif bir koku da beklememeniz gerekiyor. Çünkü caronlar karakteristik olarak ağır diyemesemde hafiften eski kafa ve ciddi parfümler bundan dolayı günümüz standart kullanıcılarının hepsine uymayabilirler. Harmandaki notalar markadan alışık olduğumuz üzere son derece kaliteli ve doğal. Belki bir Creed kadar değil ancak bilinen moda markalarının raf parfümlerinin üzerinde bir kalite. Herhangi birisini rahatsız edeceğini zannetmiyorum. Sentetiklik yok. 

eski karizmatik şişe

Kokusuna gelirsek. Third man maskülen bir parfüm. Ancak çok da alışıldık olmayan bir kokusu var. Başlangıçta berbamut, üst harmandaki diğer notalarla çok hoş, çok taze bir açılış yapıyor. Gördüğüm en güzel bergamut açılışlarından birisi. Keşke hep öyle kalsa dedirtecek kadar güze bir açılış. Sonra hemen vanilya, yosun, misk ve silhat kendilerini inceden belli etmeye başlıyorlar ama bergamut hala yerinde kalıyor. Biraz daha sonra, orta notalar da nanik yapmaya başlıyorlar. Bu gelişim detaylı gibi görünse de herşey uyum içinde gerçekleşiyor ve bir ungaro 3' teki gibi algıları zorlama durumu yok. Orta harmandaki çiçekler ve alttaki vanilya harmanı yumuşak, neredeyse kremsi bir hale getiriyor. Dolayısıyla third man, kafanızdaki klasik yeşil aromatiklerden değil. Hafif çiçeksi, tatlımsı kremsi, gayet yumuşak bir aromatik. Sert ve saldırgan bir koku değil. Eski moda değil ama oturmuş bir koku. Bana göre parfüm gerçek anlamda şaheser.  Ama herkese uygun değil. Neden mi?

Öncelikle kaliteli, sofistike yapısından dolayı gerçek anlamda eğitimli burunlara sahip kişilere uygun. Hayatı 5-10 parfümle geçmiş bir insan, third man'i ziyan edecek, parfümden hiçbirşey anlamayacak, üzerindeki emeği algılayamayacaktır. En az 100 farklı parfüm kullandıysanız ya da çok hassas bir burna sahipseniz denemeniz gereken bir koku. Daha da önemlisi parfümü sadece kullanmak değil, zevk haline getirmiş bir meraklıysanız önerilebilecek bir koku.  Bundan dolayı tüm bu övgülere rağmen kendinize bu parfüme uygun olup olmadığınıı sormanız gerekiyor. Çünkü parfüm dünyasındaki her parfüm bir bulgari acqua, kenzo, armani code vs gibi herkes tarafından ilk sıkışta hemen sevilip, düzenli kullanılabilecek yapıda değil. Bunun en güzel örneklerinden biri Terre d'hermes.


Özetle; the third man aromatik parfüm sevmeyenlere bile, bu türü sevdirecek derecede güzel, yumusak bir maskülen. Caron' un en iyi kokularından birisi. Klasik aromatiklerin tekdüze yeşilliğinden sıkılanlara kompleks bir alternatif. Son derece pratik bir parfüm olmasıyla beraber,  "kullanımlık" bir parfümden ziyade artık biraz da gurme bir ürün. Hedef kitlesi belirli. 

Fark edilirliği ortalama üzeri, kalıcılığı yüksek. Uygun yaş grubu 30 ve üzeri. Efendi bir maskülen olarak bir oturaklı kullanıcılara ihtiyacı var. Bununla beraber bu tarz sakin ve sofistike maskülenleri seven daha genç kullanıcılardan da; 26 ve üzeri olanları ara ara kullanabilir. Yapısı itibariyle sonbahar, kış  gibi mevsimlere daha uygun. Serin ilkbahar günleri de kullanılabilir. Fakat yaza pek uygun değil. Bana göre her ciddi parfümseverin koleksiyonunda bulunması gereken değerli bir parfüm.